Hayatımızın içinde sıkça karşılaşmaya başladığımız ve hatta zaman zaman yakınlarımızda Alzheimer noktasına ulaşmış türevlerini gözlemlediğimiz bir konu unutkanlık.
2 yıl önce vefat eden dedem, yaşamakta olan ve geçe hafta yutkunmayı bile unuttuğu için beslenememesi dolayısıyla hastaneye kaldırdığımız dedem, ve unutkanlığın her geçen gün ilerlediği ananem.
Tablo böylesine trajedik olduğu için en hassas oldum konulardan birdir UNUTKANLIK. Bu sebeple de en çok okuyup araştırdıklarım kategorisinde elbette.
Edindiğim bilgileri, okuduklarımı paylaşmak istedim naçizane çünkü biliyorum ki bilinçli bir kadın/anne tüm çevresinde olanları en önce keşfeden ve erken tanı sayesinde hayat kurtarandır.
* * * * *
Unutkanlık günümüzde sıkça karşılaşılan bir problem.
Özellikle hızlı yaşanan şehir hayatında uyaranların fazla oluşu unutkanlığı
tetikliyor. Unutkanlığın basit unutkanlıktan başlayarak Alzheimer’a kadar
uzanan çeşitli basamakları var. Bu basamakların ne olduğunu merak ederek
Nöroloji Uzmanı Dr. Başar Bilgiç ile sohbet ettik.
Bu konuda dünyada ne gibi gelişmelerin olduğunu, Türkiye’de
unutkanlıkla hangi seviyede mücadele edebildiğimizi öğrenmek istedik.
Bir
nörolog olarak unutkanlığı nasıl tanımlıyorsunuz?
Unutkanlık iki şekilde ifade
edilebilir. Birincisi yeni bilginin bellekte saklanamaması durumudur. Örneğin
kişi yeni tanıştığı kişileri sonradan gördüğünde tanıyamaz veya bir soru sorup
cevabını almasına rağmen bir süre sonra sormamış gibi aynı soruyu tekrar
sorabilir. Bu durumda belleğe yeni bilgi aktarılamamakta, öğrenilememektedir.
İkinci unutkanlık türünde ise halihazırda bellekte olan bilgiye ulaşılamaz.
Kişinin aklına o an söyleyeceği kelime veya isim gelmez ama sonradan
hatırlayabilir. O sırada ne yapacağını unutabilir ama daha sonra bir anda
aklına gelir. Bu tip unutkanlıkta bilgi öğrenilmiştir, bellekte saklanmaktadır
ama bu bilgiye ulaşma aşamasında bir sorun vardır.
Beynimiz nasıl işler,
bilgiyi nasıl depolar?
Beyinde hippokampus adında bir bölge bulunur ve bu bölge
bellek için kritik öneme sahiptir. Bellek ile ilgili bilgiler bu bölgede
bulunur. Daha doğrusu bu bölge bir anıyı tüm beyne dağıtarak bir “anı
kodlaması” yapar. Bir bilgi ne kadar pekişirse bu bölgede o kadar güçlü
saklanır. Ayrıca duygusal bileşeni olan anılar da nötral olan anılara göre çok
daha fazla saklanır. Çünkü hemen hippokampusun komşuluğunda bulunan amigdala
adlı bölge emosyonlar ile yakın ilişkili bir bölgedir ve hippokampus ile sıkı
bağlantıları vardır. Bilgilerin saklanması için beyin hücrelerinin birbiri ile
sinaps adı verilen bağlantılar kurması gerekir. Bu bağlantılar ne kadar çok
olursa o anı o kadar iyi saklanır. Yaşlanma ile bu bağlantıları kurma
potansiyeli azalır. Alzheimer hastalığında beyin erimesinin ilk başladığı yer
bu hippokampus adlı bölgedir ve bu nedenle unutkanlık Alzheimer’ın ilk bulgusu
olarak karşımıza çıkar.
Hafızayı doğru kullanmanın, bilgileri doğru kaydetmenin
burada bir rolü var mıdır?
Esasında beyin bunu otomatik olarak yapar. Kişiye
uygun olan ve önem verilen bilgileri bellekte saklamak üzere bir filtreleme
yapar. Bunu yaparken dikkat mekanizmasını kullanır. Eğer bu mekanizma bozulursa
–bu durum en çok psikiyatrik hastalıklarda olur– uygun bilgi yerine sıradan
bilgiler de belleğe girmeye çalışır ve sonuçta sonsuz kapasiteye sahip olmayan
bellek tükenerek önemli olan bilgiyi de kaydetmeyebilir. Ben şahsen ezbere
dayanan eğitim sisteminin de belleği uygunsuz kullanmaya neden olduğunu
düşünüyorum. Daha çocuk yaşta bilgileri ezberleyerek öğrenmek yerine
irdeleyerek öğrenme stratejisinin uygun olan bilgiyi belleğe atmak için daha
yararlı olduğuna inanıyorum. Eğitimimiz sırasında ezberlediğimiz bilgilerin
acaba ne kadarını bugün hatırlıyoruz? Onun yerine eğitimde analitik düşünce
sistemini edinebilseydik çok daha rasyonel bir toplum olabilirdik.
Zekâ ile unutkanlık arasında bir bağ var mıdır?
Son
zamanlarda oldukça popüler olan bu konu üzerinde yeni yeni birtakım çalışmalar
yayınlanmaya başladı. Bu çalışmalardan birisi ABD’de 1940’larda aynı lisede
okuyan 400 kişiyi kapsıyor. Lise yıllarında zekâ testi yapılan bu kişilerden 4
yıl önce hayatta olanları bunama açısından değerlendirildi ve ortalama zekânın
üzerinde olanlarda bunama gelişme riskinin yarı yarıya az olduğu görüldü.
Benzer sonuçlar içeren başka araştırmalar da mevcut. Bu bilgiler dikkate
alındığında zekânın bunamaya karşı koruyucu bir etkisinin olduğu anlaşılıyor.
Peki eğitim düzeyi, akademik uğraş ile unutkanlık arasında nasıl bir ilintiden
bahsedilebilir? Yapılan çalışmalar eğitim düzeyi yüksekliğinin hastalıktan
koruyucu olduğunu da gösteriyor. Yani eğitim düzeyi ne kadar fazla ise
hastalığa yakalanma riski o ölçüde azalıyor. Ama buradan çok iyi eğitimli
birinin Alzheimer hastası olmayacağı sonucunu çıkarmamak gerekir. Maalesef
entelektüel düzeyi çok yüksek olanlar da bu hastalığa yakalanabilirler. Örneğin
ünlü yazar Irish Murdoch da Alzheimer hastasıdır. Son dönem kitaplarından bile
kelime haznesinin azaldığı rahatlıkla anlaşılabilir. UNUTMA NEDENLERİ
Unutkanlığın o konuya verilen önem ile bir bağlantısı var mıdır? Önem verilen
konular genellikle unutulmaz. Bir olay ne kadar duygusal boyut içeriyorsa o
ölçüde kolay unutulmaz. Örneğin aşık olduğunuz kişi ile ilk nerede
tanıştığınızı kolay kolay unutmazsınız. Ya da kaza geçirdiğiniz bir günü birçok
detayı ile hatırlarsınız. Ancak önem verilen konuların, örneğin önemli bir
randevunun unutulması ciddi bir unutkanlığa işaret edebilir, dikkate alınmalıdır.
Beslenme unutkanlık üzerinde etkili midir?
Unutkanlığı azaltan gıdalardan söz
etmek mümkün müdür? Belirgin bir unutkanlık-gıda ilişkisinden bahsetmek pek
mümkün değil. Her şeyi gıdalarla ilişkilendirmek günümüzün popüler
yaklaşımlarından biridir, buna karşın Alzheimer hastalığı ile beslenme arasında
çok da açık bir ilişki tespit edilememiştir. Şu anki bilgimiz damar
hastalıklarının da unutkanlığa katkıda bulunduğu yönündedir. Bu nedenle damar
hastalıklarında uygulanan diyetlerin Alzheimer hastalığı için de yararlı
olabileceğini düşünebiliriz. Bu diyeti de katı yağlardan kaçınmak, taze yeşil
sebze ağırlıklı beslenmek, kırmızı et yerine beyaz et tüketmek olarak
özetleyebiliriz.
Hassas, mükemmeliyetçi, obsesif kişilerin daha az; rahat ve
boş vermiş kişilerin daha fazla unuttuğu varsayımı ne kadar gerçekçidir?
Bu
yanlış bir varsayımdır. Mükemmeliyetçi ve aşırı titiz kişiler detaylar içinde
kaybolduklarından ana noktaları unutabilirler. Ayrıca obsesif hastalar
depresyona daha yatkın olduklarından sıklıkla depresyonun getirdiği bir
unutkanlık da yaşayabilirler. Çok rahat kişiler de olaylara ehemmiyet
vermediklerinden önemli olayları kaydetmeyip önemli anlarda bir unutkanlık
yaşayabilirler. Yani titiz veya çok rahat olmak bellek üzerinde etkili
değildir.
Bulmaca çözmenin unutkanlık üzerinde olumlu etkisi olduğu söylenir,
bu doğru bir bilgi mi?
Bu konuda Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılmış, ses
getiren bir çalışma mevcut. Rahipler üzerinde yapılan bu çalışmada bulmaca
çözmek gibi uğraşlarda daha fazla bulunanların Alzheimer hastalığına yakalanma
riskinin daha az olduğu tespit edilmiş. Bu nedenle biz de bulmaca çözmenin
yararlı olduğunu söylüyoruz. Ama burada önemli olan noktaya dikkat çekmek
gerekir: Belli bir süreden sonra bulmaca çözmek otomatik bir hal alır, devamlı
aynı kelimeler ile yapılan bir bulmacayı kişi artık otomatik olarak tamamlar.
Oysa bulmacanın amacı beyni zorlamak, yeni stratejiler geliştirtmektir. Bu
nedenle Sudoku’nun zorlayan bu tür oyunlara yönelmek daha doğru olacaktır.
UNUTKANLIK NE ZAMAN DİKKATE ALINMALI?
Bazı kişiler tanıştıkları kişilerin
isimlerini unuturken simalarını unutmazlar. Burada nasıl bir mekanizma işler?
İnsan belleği görsel bellek ve sözel bellek olarak ikiye ayrılır. Beynimizde
sol taraf sözel bellek ile uğraşırken, sağ taraf görsel bellek ile ilişkilidir.
Yani beyinde iki bellek tipi farklı taraflara yerleştirilmiştir. Ayrıca
beynimizde görsel sistem diğer sistemlere göre çok daha fazla yer tutar. Sadece
insan yüzlerine duyarlı beyin hücrelerimiz vardır ve sadece insan yüzü
gördüğümüzde aktive olurlar. Bu sayede insanları en detaylı şekilde çehrelerine
göre ayırabiliriz. Bundan dolayı ismi aklımıza gelmeyen birinin yüzünü veya
görerek öğrendiğimiz bir şeyi kolay kolay unutmayız.
Yaşlanmaya bağlı
unutkanlıklar ile erken yaşta baş gösteren unutkanlıklar arasındaki temel fark
nedir?
Erken yaşta izlenen unutkanlıların altında sıklıkla psikiyatrik sorunlar
yatar. Çok nadiren vitamin eksiklikleri, guatr hastalıkları veya beyin
tümörleri gibi nedenler de unutkanlık yapabilir. Gençlerde unutkanlık çoğu kez
çok daha sorunludur; çünkü unutkanlık onların mesleki performanslarını ciddi
ölçüde etkiler. Yaşlılıkta görülen unutkanlıkların çoğu ise bir beyin
hastalığına işaret eder.
Basit unutkanlıklar ile ciddiye alınması gereken
unutkanlıkları birbirinden nasıl ayırt edebiliriz?
Burada belli başlı şeylere
dikkat etmemiz gerekir. Mesela 50 yaşın üzerindekilerde görülen unutkanlıklar
basit olsa da araştırılmaya değer unutkanlıklardır. Unutkanlık giderek
ilerliyorsa, günlük işleri etkileyecek düzeye ulaşmışsa dikkate alınmalıdır.
Ailesinde bunama hastalığı olanlar; bilinen hastalıkları, özellikle de sinir
sistemi hastalıkları olanlar ile kalp ve şeker hastalarının unutkanlıkları
titiz bir şekilde incelenmelidir. Yoğun bir hayat temposu olanlarda basit
unutkanlıklar görülebilir. Stresli bir şehir yaşamının içinde olmak bizzat bir
unutkanlık nedenidir. Günümüz şehir hayatında yoğun uyaranlara maruz
kaldığımızdan unutmak bir nevi doğal bir korunma mekanizması olarak da iş
görür; çünkü böyle hareketli bir yaşamda çok fazla uyaran mevcuttur ve önemli
şeyleri hatırlamak için önemsiz olanlarını unutmamız gerekir. Şayet bu
unutkanlık yaşamımızı etkileyecek düzeye gelirse o zaman araştırılmayı hak
eder.
Ani unutkanlıklar ve tekrarlanan sorular ne çağrıştırmalıdır?
Ani
başlayan unutkanlıklar acil olarak araştırılmayı hak eden unutkanlıklardır.
Örneğin yaşlı bir kişide bir anda başlayan bir unutkanlık, kalp hastalığı ve
diyabet gibi başka sorunlar da varsa, bize ilk olarak beyin damar
hastalıklarını düşündürür. Böyle durumların altından damar tıkanıklıkları veya
beyin kanamaları çıkabilir. Kafa karışıklığı, davranış değişikliği ve ateş ile
birlikte giden ani bir unutkanlıkta ise bazı virüslerin yaptığı beyin
iltihapları (ensefalitler) akla gelir. Bazı epilepsi türleri başka hiçbir şey
yapmadan sadece ani başlayan unutkanlık ve şaşkınlığa sebep olabilir. Kafa
travmaları ardından da aynen filmlerde gördüğümüz türde hafıza kayıpları
yaşanabilir. Birtakım psikiyatrik rahatsızlıklarda, özellikle ciddi bir
psikolojik travma sonrasında ani başlayan unutkanlık izlenebilir. Buna karşın
yaşlılıkta sinsi şekilde başlayan ve giderek şiddetlenen bir unutkanlık
Alzheimer hastalığını düşündürmelidir. Alzheimer hastaları devamlı olarak aynı
soruyu sorabilir, sorunun cevabını verseniz dahi bu cevabı unutarak gene aynı
soruyu tekrarlayabilirler. Bu hastalar ilginç bir şekilde cevapları unuturlar
ama soruyu hep hatırlarlar.
Psıkoloji Sohbetleri / Uğur Canbolat kitabından alınmıştır.
Hiç yorum yok
Yorum Gönder