Seçime Günler Kala, Bir Kadın’dan Adaylara ÖNERİLER…


13 Mart 2019 Çarşamba


Seçime Günler Kala, Bir Kadın’dan Adaylara ÖNERİLER…

Seçime günler kala adayların meydan muharebeleri gitgide hızlanmakta. Her şehirde, her ilçede bir köşe kapmaca, projelerine inandırarak ikna etmek çabası ile adaylar ve partililer yer yer etik, zaman zaman gayri ahlaki propogandaları ile halka ulaşma sevdasında…

Gün geçmiyor ki kutsal ittifakların seçilmiş adaylarından karşı tarafı suçlayacak, yapılmayanı vurgulayacak biraz da kişiselleştirilmiş söylemler duymayalım. İzmir’den Iğdır’a, Sinop’tan Hatay’a tüm siyasiler top yekün kendilerinİ görünür kılma, kendilerine inandırma sevdasında.  Ehh tabi siyasette hele ki seçim öncesi “görünür” olmak hayati önem taşımakta.

Bir kadın, bir anne, bir vatandaş, bir seçmen olarak, seçim sonrası sürece kadar siyaset diyetimi devam ettirmek suretiyle susmak üzere ilk ve son kez naçizane önerilerimi sunmak isterim.

  • Lütfen propogandalarınızda ölçülü olun, tutmayacağınız hadi tutamama ihtimaliniz olan diyelim sözleri sarf ederek hem seçmeni hem de kendinizi kandırmayın, çünkü kollektif bilincimiz her ne kadar balık hafızalı olsa da aptal değil!

  • Biliyoruz ki insan doğasının karmaşıklığı gibi toplumsal yapılar da aşırı derecede karmaşıktır bu nedenle her kesimi kucaklayan, kimseyi ötekileştirmeyen adaylara ihtiyacımız var hele ki konu kadınsa! Sadece seçim öncesi değil seçim sonrası süreçte de kadına yönelik yapacağınızı iddia ettiğiniz projelerde kadına değer verdiğinizi hissettirin, kadınların günümüzde pozitif ayrımcılığa ihtiyaçları olduğunu unutmayın. Hele ki kendi partinizdeki sizin için emek veren kadınlara lütfen sahip çıkın!

  • Çocuk üzerinden siyaset yapmıyor olsanız da aslında siyaseti gelecek için yapıyorsanız çocuğa yönelik projelere yer vermezseniz daha da önemlisi seçilince çocuğa yönelik yeni nitelikli projeler üretemezseniz aslında asıl amacınız olan “hizmet” noktasında eksik kalacağını unutmayın. 
  • Kadın sığınma evleri, kadın sosyal tesisleri-projeleri, kadın üretim haneleri, kadın istihdamı noktasında söz verin ve seçilince de sözünüzü tutun. Hatta bize öyle projeler üretin ki işte bu diyelim.
  • Elbette çalışacağınız stratejik kişiler sizin bakış açınıza sahip kişiler olacaktır bunu normal görüyoruz ama ne olur seçilince belediyelerin içlerini sadece kendi taraftarlarınızla doldurmak yerine nitelikli insan kaynakları seçme noktasında insaflı olun. Sadece iş üretmiş olmak için kimseyi istihdam etmeyin, kimseyi de gereksiz yere işinden etmeyin.
  • Şu son dönemlere damga vuran ve algı yönetiminin olmazsa olmazı olan mağdur edebiyatını bir kenara bırakın, çünkü artık mağduruz diyenlere inanmıyoruz. Hükümet desteklemedi, muhalefet engelledi, çorbanın tuzu azdı, pilavın suyu kaçtı … işin mutfağında olan bizler için inandırıcılıktan uzak ve samimiyetsiz kalıyor. Mağduriyetinize ve mağduriyetlerimize getireceğiniz çözümlerle gelin bize.
  • Lütfen sizden olmayana olan saygınız göstermelik olmasın. Mini etekli de olsa türbanlı da içtenlikle saygı duyun. Seçim sonrası sizden bizden ayrımına girmeyin ki hep birlikte “bizden olmayanı da” kazanarak kitlenizi genişletin.
  • Allah aşkına seçimi kazanınca “ne oldum delisi” olmayın. Evet başkan olacak, ili ilçeyi yöneteceksiniz ama unutmayın ki konu insan olunca bir başkan ile bir çöpçünün onuru arasında fark yoktur. İnsana insan olarak değer verin, seçmeni hele ki sizden olmayanı asla küçümsemeyin.
  • Aşırı iletişim ve karmaşık söylemler verilecek olan kararın kalitesini düşürüyor. Bizlere açık anlaşılır projelerle gelin! 
  • Biliyoruz ki siyaset doğru mesajı, doğru insana, doğru zamanda, doğru yerde ve doğru biçimde sunulduğunda işe yarar. Lütfen cenaze evlerinde, doğum günlerinde bizleri ziyaret edin ama amacınız uzun uzadıya mesaj vermek olmasın.
  • Siyasetin temelindeki retorik sanatının köşe taşlarındandır kendi reklamını yapmak. Elbette reklamınızı yapın ama ne olur bunu yaparken kendinizi doğrudan övmeyin, siz anlatın bırakın biz inanıp sizi övelim. Ya da illa övecekseniz lütfen bunu ustalıkla yapın.
  • Asıl varken kimse surete yüz vermez. Özgün olun, özgün projeler üretin. Evet siyaset yapısı itibari ile aynı şeyi farklı cümlelerle yeniden ve ilk kez ifade ediyormuşcasına yapma sanatıdır ama sanatı icra ederken de sizin de özgün söylemleriniz olsun. Kısacası ne olur önce kendiniz olun. Şive değiştirmeye, ben de sendenimcilik oynamaya gerek yok. Batı’lı da Doğu’lu da kabul edilirsin çünkü biz kadınlar seçmen olarak kökeninize değil zihniyetinize önem veriyoruz.
  • Öncelikle artık bizzat kendi varlığınızın politika olduğunu unutmayın. Kamusal alanlarda mutlaka imajınızı koruyun.
  • Sevmiyor ya da hayatınızda hiç tatmamış olabilirsiniz ama herkesin göreceği yerlerde simit yemek sizi hedefe taşımaya yardımcı olabilir. Bizden, halktan olun. Ama bunu sadece seçim öncesi dönemde değil tüm siyasi yaşamınız boyunca hatta tüm hayatınızda yapın. Halktan olmak sizi sıradan değil sıra dışı yapar. Yeter ki göstermelik olduğunu gözümüze sokmayın. 
  • İnsanlar tanıdık olanı, tanıdık geleni sever ve dinler. Eğer seçim öncesi gönül fethedemediyseniz, son dakika adaylığınız ilan edilince gündeme geldiyseniz ve tanınmaya çalışıyorsanız inandırıcı olmaya çalışmak, tanış görünmek yerine öyle şeylerle gelin, öyle projeler koyun ki önümüze oyumuzu size verelim. Çünkü özdeşlik dediğimiz şey ancak kapıyı açar, ama anlaşılmak o kapıdan girmenizi sağlar, izin verin sizi anlayalım.
  • Lütfen giyiminize azami özen gösterin. Bakımlı olun, çok zor olduğunu çok çalıştığınızı biliyoruz ama kişiliğiniz artık yapacağınız siyasetin aynası bizim için.
  • Mütevazi olun lütfen tepeden bakmayın. Hele sizden olmadığını düşündüğünüz kişilere karşı asla!
  • İçinde bol “küreselleşme”, “global ekonomi”, “interaktif” “ekolojik” geçen söylemlerinizin içi dolu olsun, doğru yerde ve zamanda kullanın ki inanalım.
  • Bizlere kardeş olarak baktığınızdan şüphemiz yok kadınlar olarak, lütfen sonsuza kadar o şekilde bakmaya devam edin ve hatta bunu tüm partililere öğretin.
  • ÇOK ÇOK ÖNEMLİ NOT: Kaldırımlarla daha fazla oynamayın. Topuklu ayakkabılarımızla da spor ayakkabılarımızla da yürüyecek kaldırımlarımız olsun yeter, söküp söküp yaparken nereden yürüyeceğimizi bilemiyoruz!
Pınar Yeşiltay Sevim
@Okuyananne

Çocuklarda Saldırganlık, kıskançlık, yalan söyleme ve çalma davranışları


12 Mart 2019 Salı

ÇOCUĞUNUZDA BU DAVRANIŞLAR VARSA!!! ETİKETLEMEK YERİNE…


 Saldırganlık, kıskançlık, yalan söyleme ve çalma davranışları; toplumda sık görülen ailelerin genellikle şikayetçi olduğu ve çare aradığı durumlar olarak karşımıza çıkıyorlar. Bu özel durumlar karşısında hem ailenin hem de çocukların gündelik hayatı etkilenmekte ve genellikle aileler çoğu zaman yanlış ve hatalı tutumlar sergileyebilmektedir. İlgili hatalı tutumlar ise davranışların kısır bir döngüde daha da büyümesinden başka hiç bir işe yaramamakta aile içi kaosa neden olabilmektedir.

Öncellikle bu özel durumların tanımı, hangi şartlar altında normal gelişimden ayrıldığı ve ne zaman bir hastalığın habercisi olduğunun bilinmesi önemlidir. Bazen durumun kendisinin şiddeti normal olmayan bir davranış olurken ve müdahale edilmesi gerekirken bazen de başka psikiyatrik hastalıklara eşlik edebilen semptomlar olarak karşımıza çıkabilmekte ve tedavi mevcut hastalığın tedavisi ile sağlanmaktadır. 

Normal gelişim sınırları içerisinde olan bir kıskançlık, yalan söyleme, çalma veya saldırganlık davranışı için çocuğa yanlış müdahalede bulunmak çocuğun etiketlenmesine neden olacaktır ki biz alanda çalışan kişiler olarak en çok dikkat ettiğimiz husus bir çocuğun “etiketlenerek” o davranışı benimsemesi ve hatta ilerletmesidir. Çünkü olumsuz  bir etiketi benimseyen çocuk hem öz değerini zedelemekte hem de kendisine oluşturacağı negatif şemalar ile geleceğini etkilemektedir. O nedenle çocuğu etiketlemek hem aile hem eğtimci hem de akranlar tarafından yapılabilecek en büyük zorbalık olacaktır.

Çocuğun davranışının normal ya da normal olmayan ayırımı yapıldıktan sonra normal olmayan davranışlar mutlaka bir çocuk psikiyatrından destek almak ve söz konusu davranışın sönmesi için izlenecek adımları atmak gerekir.

Saldırganlık, kıskançlık, yalan söyleme ve çalma davranışlarının ortaya çıkmasının çocuğa özgü bir çok mikro sebebi olabilecekken makro nedenleri başlıklar halinde toplamak mümkündür:


  1. Genetik ve Biyolojik Nedenler: “İkiz ve evlat edinme çalışmaların sonucunda saldırganlığın büyük ölçüde kalıtsal (irsî) geçiş gösterdiği bulunmuştur.”


2. Çocukla İlgili Bireysel Nedenler: Örneğin Bireysel olarak doğuştan getirdiği mizacında sakin yapıda ve konuşkan olmaması halinde sözel becerilerdeki gerilik olarak söz konusu olabilmekte, saldırganlık davranışının ortaya çıkmasında zemin hazırlayabilmektedir. Örneğin “Katı ve reddedici ebeveyn tutumları, cezalandırıcı ve eleştirel disiplin anlayışı, çocukla güvensiz bir bağlanma stilinin olması çocukta ileriki dönemde saldırganlık davranışının ortaya çıkması için önemli risk faktörleridir.”

3. Ebeveynler ve Tutumları İle İlgili Nedenler: Sosyal ve duygusal anlamda çocuğun aile ile sağlıklı iletişim kuramaması ve hatalı anne baba tutumları yine çocukta gelişebilecek sorunlara yol açabilmektedir.

4. Aile Dışı Çevresel Nedenler: Çocuklukta akran reddi-zorbalığı, ergenlik döneminde davranış sorunlarına teşvik eden akran grupları, geçirilen bir travma ya da  istismar yine çocukta davranış sorunlarına neden olabilmektedir.

Benim özellikle üzerinde durmak istediğim; çocuğunuzun saldırganlık, kıskançlık, yalan söyleme ve çalma davranışları gibi uygunsuz davranışlar sergiliyor olması halinde çocuğu etiketleyip dışlamak ya da suçlamak yerine çocuğa oluşturduğunuz iç ve dış çevresel faktörlere odaklanarak kaynağı bulmak ve çocuğun mizacını doğru yorumlamak çok daha yerinde olacaktır. Normal ötesi bir durum olarak konuyu algılayarak kaygılanıp hem kendimizi hem de çocuğumuzu daha da bu derin girdaba sokmak yerine bir uzmandan destek almanın zamanının geldiğinin göstergesi de olabilir bu saldırgan kıskanç zorba tavırlar…
Çocuklarımızı ve kendimizi daha yakından tanıyarak ve çocuklarımıza hem aile içi hem de sosyal olarak sağlıklı imkanlar sağlayarak koruyacağımız nesiller yetiştirmek ümidi ile.



DİKKAT! ÇOCUĞUNUZ OSB'Lİ OLABİLİR


DİKKAT! ÇOCUĞUNUZ OSB’Lİ OLABİLİR


Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB) olarak  tanımlanan ve halk arasında kısaca otizm olarak bilinen OSB, görülme sıklığı açısından günümüzde en yaygın görülen yetersizlik türlerinden biri olarak kabul edilmekte ve sıklıkla okul öncesi dönemde belirtileri görülmeye başlamaktadır. OSB, dünyada tıp, çocuk gelişimi, eğitim, psikoloji ve sosyal hizmetler dâhil olmak üzere pek çok farklı alanın üzerinde çalıştığı özel eğitim uzmanları tarafından dikkatle ele alınan bir konudur. OSB’nin görülme sıklığının son otuz yılda hızla arttığı görülmekte ve konu ile ilgili çalışmalar sürekli güncellenmekte ve alanda çalışan uzman sayısı da aynı oranda artmaktadır. 

Uzun zamandır çocuklarla çalışan biri olarak ben de daha fazla çocukta görülmeye başlandığını gözlemlemekteyim malesef. OSB tanısı erken çocukluk döneminden itibaren koyulmakta olduğu için okul öncesi kurumlarda belirtilere şahit olunarak çocuk psikiyatri kliniklerine yönlendirilen ve tanı alınarak özel eğitim desteği başlanan öğrenci oranının azımsanmayacak kadar arttığını söylemek yerinde olacaktır. OSB tüm ırk, etnik köken ve sosyo-ekonomik gruplarda görülebilmektedir. OSB’nin tanılanması ve sınıflanmasında ülkemizde sadece çocuk psikiyatrları tarafından yapılabileceği için şüphenilen çocuğun PDR Servisleri, Psikologlar yerine doğrudan çocuk alanında çalışan psikiyatrlara yönlendirilmesi gerekir.

“OSB’li çocuklar sosyal, iletişimsel ve davranış özellikleri itibariyle aynı yaştaki akranlarından belirgin biçimde farklılıklar gösteren bireylerdir. OSB’li bireylerde gelişimsel gerilik gözlenebileceği gibi sıra dışı gelişim özellikleri de gözlenebilmektedir . Örneğin; üç yaşında olan OSB’li bir çocuğun hiç konuşmaması dil gelişiminde gerilik gözlenebilirken ayrıca kendisinden bahsederken üçüncü bir şahıstan bahseder gibi konuşması sıra dışı dil özelliğidir.” Bununla birlikte Otizm Spektrum Bozukluğu tanısı almış bireylerin gelişim ve başarı performansları da birbirlerinden oldukça farklı olabilmektedir. Söz konusu bireylerin en fazla zorluk yaşadığı alan genellikle sosyal etkileşim ve kişilerarası iletişim olmaktadır. Bu çocuk ya da yetişkin bireyler diğer insanlar ile iletişim kanallarını etkin kullanmak ve etkileşimde zorlanırlar. Kendilerini ifade ederken ya da sosyal anlamda sıra dışı davranış sergileyebildikleri için onları tanımak zor değildir. Ne yazık ki OSB’nin doğasını yansıtan bu güçlükler, yaşam boyu devam edebilmektedir. Sosyal etkileşim ve iletişim güçlükleri, erken çocukluk döneminden itibaren tüm yaşam evrelerinde çevrelerinde bulunan kişilerle etkileşimlerini olumsuz etkilemektedir.

Karşılıklı sosyal iletişim ve etkileşimdeki yetersizlikler; tekrarlayıcı, sınırlı ve basmakalıp davranışlar, şeklinde tanımlanan genel olarak üç yaşından önce beliren ve yaşam boyu süren nörogelişimsel bir bozukluk olan OSB anne-babalar, öğretmenler, komşular, konuşma terapistleri, doktorlar, büyükanne ve büyükbabalar, kardeşler ve akranlar gibi bireyin çevresindeki herkesi etkileyen bir süreç. O nedenle çocukların okul öncesi çağdan itibaren gelişiminin takip edilerek aşağıda yer alan aksaklıkların gözlenmesi durumunda bir çocuk psikiyatrına başvurmaları büyük önem arz ediyor:

  • Çevresinde olup bitenlere karşı duyarsız, dış dünya ile bağını koparmış, kendi iç dünyasına odaklanmış olma durumu söz konusuysa,
  • Toplum içerisindeki davranışlarıyla dikkat çekiyor, sosyal ilişki kurmada güçlükler yaşıyorsa,
  • Alıcı ve ifade edici dil becerilerinde gecikme ya da gerilik varsa,
  • Göz teması kısıtlı ya da hiç yoksa,
  • Verilen komutlara tepki vermiyorsa, 
  • Çevresinde oluşturduğu o kalın duvarın dışına çıkmakta, çıkmak istemekte zorlanıyorsa…

Uzun Bir Aradan Sonra... Neler OKUYORUM


Uzunca bir ara ara vermiştim blog yazmaya... Aslında hep yazdım... Köşe yazdım, öykü yazdım, bülten yazdım, haber yazdım, kitap yazdım ama hepsini farklı mecralarda yazdığım için blog sayfamı da epey ihmal ettim sanırım.

Ve şimdi dönüyorum, umarım dönüşüm muhteşem olur.

Kısacık vakitte yazdığım için sadece tavsiye niteliğinde bir giriş olsun istedim. Son zamanlarda ağırlıklı çocuk gelişimi, algı yönetimi, karar bilimi ve psikoloji okuyorum. Bitirdiğim, bitirmek üzere olduğum ve yeni başladığım 3 kitapla tanıştırayım sizi, yakın zamanda her biri için ayrı ayrı yazmayı planlıyorum.

İlki: Prof.Dr Uğur Batı ve Deniz Bayramoğlu'nun kollektif kaleme aldığı bende ciddi anlamda farkındalık sağlayan "Üzgün İnsandan Özgün İnsana" adlı kitap. Keşke imkan olsa da herkese okutabilsek!

İkincisi: Birinci kitabı etkisi ve rüzgarı ile elbette yine Prof.Dr Uğur Batı'dan - Beynimizin ve Kararlarımızın Sıradışı Hikayesi SİNAPS.

Üçüncüsü: Her çıkardığı kitabı ilgi ile okuduğum Madalyon Kliniğin kurucusu benim için en ünlü en değerli Psikolog Gülseren Budayıcıoğlu'ndan CAMDAKİ KIZ. Eminim diğerleri kadar seveceğim bu keder hüzün ve aşk hikayesini...






















Sizler neler okuyorsunuz peki?

Ya da şunu mu sormalıyım yoksa "Okuyor musunuz"?


© Okuyan Anne - Yeni Nesil Annenin Kitaplığı
Maira Gall
Okuyan Anne - Yeni Nesil Annenin Kitaplığı - ©

Blog Tasarımı

Bu sitede yayınlanan yazılar ve resimlerin izinsiz kullanılması
5846 sayılı fikir ve sanat eserleri yasasına aykırıdır.