EYVAH! YA PSİKOLOJİM SAĞLAMSA


27 Şubat 2018 Salı

Bazı bilgiler ve meslekler öyle değerlidir ki hem zihninizi hem ruhunuzu onarırlar. Geçmişten gelen travmalarınız, öğrenilmiş çaresizliğiniz, herşeyi kaydeden bilinçaltınıza kodladığınız imgeleriniz ile yani davranış ve duygularınızı yönlendiren sizi siz yapan ince detaylarınızla tek tek, ilmek ilmek uğraşırlar.


Gözle görülmeyen ama derinlerde hissedilen bir süreçtir psikoloğun danışanı tedavisi. Hem bilim hem de ilim gerektirir zannımca psikoloji alanı. İnce bir çizgisi vardır ve usta psikolog o çizginin sınırını ayarlayandır.


Anne rahmine düşme ile başlar ve yavaş yavaş şekillenir, renklenir ve biraz da kirlenir insan psikolojisi. Embriyo iken bile farkındadır insanoğlu birşeylerin yolunda olup olmadığının. Tüm bu farkındalıklarını kendince şekillendirerek bilinç altına kaydeder ve bu bilinç altı kayıtları da ilişkilerinin kişiliğinin hayatının rotasını belirler insanın.

Günümüzde psikolojisi tamamen sağlıklı insanlar neredeyse hiç kalmadı ve sağlıklı olanları da "Eyvah, psikolojisi Normal! Derhal Bozmalıyım" şeklinde karşılar olduk toplum olarak. 

Şimdi sizleri bir uzman psikologla tanıştıracağım. Kendisi Psikoterapist, Evlilik ve Çift Terapisti ve Cinsel Terapist. Kendisi ile evlilik ve ilişkilere dair söyleştik.


1. Sevgili Ayşe Suna Hanım öncelikle kendinizden bahseder misiniz?

Merhabalar, öncelikle günümüzde hala psikoloji bilmi bu kadar ilgi görmez, psikoterapi bu kadar bilinmezken, bana bu söyleşi ile daha çok kişiye ulaşma, daha çok kişiye ruh sağlığının önemini anlatma fırsatı sunduğunuz için size teşekkür ederim... kendimi tanıtmam gerekirse, Ben Ayşe Suna DÜLGER, 1989 doğumluyum, evli ve 2 çocuk annesiyim... 2011 yılında Haliç Üniversitesi Psikoloji bölümünden mezun oldum, 2012 yılında aynı üniversitenin uygulamalı psikoloji alanında yüksek lisans yaptım. Bilişsel Davranışçı Terapi, Şema Terapi, EMDR Terapi, Evlilik ve Çift Terapisi ve Cinsel Terapi alanlarında eğitimler alarak uzmanlaştım, yaklaşık 7 yıldır alanda aktif olarak çalışmaktayım. 


2. Psikoloji okumaya nasıl karar verdiniz? Peki ya sonrasında sizi erişkin terapisi alanına yönlendiren neydi?

 Doğru söylemek gerekirse ben öyle yıllar yılı psikoloji okumak ideali ile hazırlanmadım üniversiteye, ama sağolsun o dönemki rehber öğretmenim, “senin psikoloji alanında çok mutlu olacağına inanıyorum” diyerek tercihlerimi psikoloji bölümüne yapmam konusunda yönlendirdi beni, gerçekten de rehber öğretmenim haklı çıktı ve ben okudukça daha çok sevdim mesleğimi... 
Yetişkinlerle çalışmaya karar verme sürecim ise, aslında çocuk ve ergenlerle çalışmam sonucunda oldu... 2012 yılında Aile ve Sosyal Politikalar Ağaçlı Çocuk ve Gençlik Merkezi’nde madde bağımlısı, sokak yaşantısı olan ve suça sürüklenen çocuklar ile bu çocukların aileleri ile çalıştım... Bu deneyim sırasında, aslında çocuklarda olan, davranış bozukluğu, dürtüsel bozukluklar (çalma, yalan söyleme vb.) madde bağımlılığı ve hatta alt ıslatma (enürezis)  gibi sorunların büyük çoğunluğunun ailevi sorunlar üzerine temellendiğini gördüm, tabi bu sorunların çözümü için çocukla çalışırken aileye danışmanlık yapmadan çalışmanın işe yaramadığını da... Yani çocukta davranış değişikliği şaplamak için, hem çocukla hem de aileyle çalışmak gerekiyor ve ben bunu birebir gözlemleme şansı yakaladım... Bu deneyim bana, insanın anne karnına düştüğü an bir tomurcuk olduğunu, doğumuyla filizlendiğini ve  filizlendiği ortama göre büyüyüp şekil değiştirdiğini düşündürdü... Kimi çok güzel aile ortamlarında, çok bilinçli anne-babaların elinde yetişerek bir gül, bir Nergis, bir Manolya oluyor, kimi ise maalesef talihsiz ortamlarda istismar edilerek yetişiyor ve dikenli çalılara dönüşüyor... Tüm bunları değerlendirdiğimde, ben işin temeline müdahale etmek istediğime karar verdim... Bir insanın ruh halinin iyileşmesine vesile olursam, o insanın temas ettiği herkesin iyi olmasında payım olacak çünkü... Bu sebeple yetişkinlerle ve daha da önemlisi ailelerle çalışıyorum, çalışırken çok ta keyif alıyorum...


3. Türkiye aile kurumuna değer veren bir kültüre sahip olmasına rağmen son yıllarda evlilik kavramı şekil değiştirmeye başladı bizlerde de… Günümüz evlilikleri için ne söylemek istersiniz?

Evet çok haklı bir tespitte bulundunuz, evlilik kavramı için bir evrilme söz konusu, ancak bunun insan hayatına etkisi olumlu mu olumsuz mu tartışılabilir... İnsan tek düze bir çizgide yaşamaz hayatı, hayat bir değişim serüvenidir, şanslıysak gelişim sürecidir de... Şöyle örnek vereyim, hiç büyümeyen bir çocuk gördünüz mü? Göremezsiniz, çünkü doğamızda gelişim vardır... İlişkiler de böyledir... İnsanın, doğup büyümesi gibi ilişki de doğar ve büyür, bu büyümede her aşamanın özellikleri farklıdır... İlişkinin ilk başları heyecanlar yenidir, birbirini tanıma ve keşfetme girişimi vardır ve kaybetme korkusu fazladır, tıpkı yeni doğmuş bir bebek gibi değil mi? Bebek de yeni doğduğunda anne-babada heyecan fazladır, anne-baba bebeği tanımaya çalışır, bebek de anne-babayı, kaybetme korkusunu da unutmamak lazım, anne-babalar panik halindedir, ya bir şey olursa! Zaman geçtikte, çiftler birbirine alışır, iş ciddiye biner, nişanlılık evresi geçer, evlilik gerçekleşir, artık ilişki boyut değiştirir, insan yavrusunun bebeklikten çıkıp büyümesi gibi... Evlilikte farklı roller, farklı sorumluluklar işin içine girdiği için, bu evrede flört evresinde yaşanan hislerin, davranışların yaşanması mümkün değildir... Ancak günümüzde maalesef gerçekçi olmayan bir beklenti var insanlarda, insanlar dizilerden, filmelerden gördükleri yapay, gerçek olmayan ilişkileri yaşamak istiyorlar, bu imkansız beklenti, ellerindeki ile yetinmeyi, küçük şeylerle mutlu olmalarını engelliyor maalesef ki... Sonuçta, tatminsiz, mutsuz ve hayal kırıklıkları ile dolu bireyler, ilişkiler ve evlilikler karşımıza çıkıyor işte...


4. Sizce bizler de artık “çift terapisi”nin önemini kavrayabildik mi? Evlilik ve Çift Terapisi nedir? 

Evlilik ve çift terapisi, çiftlerin yaşamış olduğu sorunların nedenlerini araştıran, ilişkinin değişimi ve gelişimi için çalışan psikoterapi alt dalıdır... Bizler de artık çift terapisinin önemini kavradık mı? Bu soruya daha umutlu cevap vermek isterdim aslında... Eskiye nazaran çift terapisine başvuru oranının yükseldiğini söylesem de tam anlamıyla önemin kavrandığını ifade etmem mümkün değil ne yazık ki... Herşeyden önce insanlar, psikoloğa gitmeyi, psikoterapi almayı lüks sayıyor, oysa ki bu bir sağlık ihtiyacı... Kanser birinin tedavi olmadan yaşaması ne kadar mümkünse, ruh sağlığı iyi olmayan birinin kaliteli yaşaması da o kadar mümkün... Hele ki çift terapisi! Çok acı ki, bir çok erkek bu durumu “erkeklik gururu” için bir tehdit olarak görüyor... Oysa ki bunun erkeklikle, kadınlıkla ya da kar-koca olarak görevlerinizi yerine getirme durumunuzla çok bir ilgisi yok... Bu tamamen ilişki dinamikleriniz ve bu konuya ilişkin farkındalığınızla ilgili... 

5. Kimler “evlilik ve çift” terapisine başvurmalıdır? Hangi durumlar için uygun bir terapi türüdür?

Çift olan ve ilişkisinde problem yaşayan herkes çift terapisine başvurabilir... Özellikle aşamadıkları problemler yaşayanlar, tekrar tekrar benzer konular üzerine tartışanlar Evlilik ve Çift Terapisi alabilirler. Çünkü benzer konular üzerine benzer problemleri yaşamak o konu ve problem üzerine sabit bir bakış açısı, tavır ve tutum gösterdiklerini gösterir... Bir Matematik problemi düşünün, bu problemin bir çok farklı çözüm yolu vardır ama bu yolların kimi daha uzundur, daha çok zaman alır, kimi daha kısadır, daha pratiktir şip-şak çözüverirsiniz soruyu... Siz bütün yolları biliyorsunuzdur, ama uzun olan çözüm yolunu daha çok seviyorsunuzdur, daha garanti görüyorsunuzdur o yöntemi, başka sınavlarda işe de yaramıştır bu çözüm yolu, kullanmış ve başarılı da olmuşsunuzdur, ama gün gelir süre sınırı olan bir sınava girersiniz, alışkanlıklarınız geçmiş deneyimleriniz sizi uzun çözüm yolunu kullanmaya iter, ama siz soruyu çözmeden süre biter ve o sınavdan başarısız olursunuz, sonra tekrar aynı sınava girersiniz ama yine süreyi yetiremezsiniz, sonra “bu iş böyle olmaz” deyip bir kursa/dershaneye gidersiniz ve aynı sorunun kısa çözüm yolunu öğrenirsiniz, öğrenmekle kalmayıp, pek çok kez çözer, pratik yaparsınız, sonra girdiğiniz deneme sınavlarında bu yöntemi kullanıp başarı da kazanırsınız ve deneyim elde etmiş olursunuz, sonra asıl sınava girdiğinizde yeni alışkanlık ve tecrübelerle kısa yönteminizi uygular ve başarı kazanırsınız... Evlilik ve çift terapisi de böyledir, size sizin uyguladığınız çözüm yollarının işlevsel olmadığı konusunda ve sorunlarınızın çözümü için alternatif çözüm yolları konusunda farkındalık kazandırarak, terapi sürecinde bu çözüm yolunu tekrar tekrar deneyimlemenize olanak sağlar.


6. Siz psikoterapistlerin terapi odalarının mahrem olduğunu biliyorum. Ancak isim vermeden de olsa karşılaştığınız ilginç vakalardan örnekler verebilir misiniz? 

Aslında her insan biricik ve özel olmasına bağlı olarak ilginç... İnsan psikolojisi çok ilginç bir kere... En basit seanslardan sonra, hatta en basit problemleri çalışırken bile sonunda muhakkak bir “vay canına” diyor oluyorum Pınar Hanım... Ama en ilginç vakam, erken boşalma sıkıntısı ile gelen bir danışanım, diyebilirim... Kısaca anlatmam gerekirse, çok baskıcı bir aile ortamında yetişmiş, bırakın cinsellikle ilgili konuşmayı, günlük rutinle ilgili bile konuşulmayan bir aile ortamı... Din baskısı çok ciddi görünüyor, çocukluğunda sıklıkla “Allah seni çarpar, Allah seni yakar” diye korkutulmuş bir danışan... Evliliği içinde de erken boşalma sorunu yaşıyor... Kendisi ile ilgili bir çok olumsuz düşüncesi var ama en belirgin olanı, yetersizlikle ilgili... Sonra sonra seanslar içinde çok yanlış ve çarpıtılmış bir “kader inancı” çıktı ortaya... Ne yaparsa yapsın, cehenneme gideceğine inandığı için çok ciddi bir kaygı yaşıyor ve bu kaygı danışanımın erken boşalmasına neden oluyor... Bu çarpık kader inancını seanslar içinde ele alıp, yeniden bir bilişsel yapılandırma sürecine girdikten sonra erken boşalma sorunu da ortadan kalktı... 

7. En sık karşılaştığınız vakalar hangileri?

En sık karşılaştığım Sorunlar bireysel psikoterapide, kaygı bozuklukları ki bunların içinde, Obsesif-kompulsif bozukluk, travma sonrası stres bozukluğu, fobiler, panik atak da var, depresyon, tükenmişlik sendromu, evlilik ve çift terapisinde; iletişim sorunları, çocuk odaklı problemler ve cinsel sorunlar, cinsel terapide ise, erken boşalma, vajinismus, sertleşme sorunu ve cinsel isteksizlik şeklinde sıralanabilir...

8. Gerçekten erken çocukluk döneminde yaşananlar ve ebeveyn ilişileri kişinin psikolojisi üzerinde etkili mi? Öyle ise sağlıklı psikolojiye sahip çocuklar yetiştirmek için ebeveynler nelere dikkat etmeli?

Kesinlikle etkili! Pınar Hanım, insan boş bir sayfa gibi geliyor dünyaya, sahip olduğu anne-baba üzerine ne yazarsa, yetişkinliğinde o okunuyor davranışlarında...  Oyun hamuru gibi insan yavrusu, içinde bulunduğu aile ortamı eviriyor, çeviriyor, şekil veriyor ona... Biz ilişki kurmayı, iletişimi hep içinde bulunduğumuz aile ortamından öğreniyoruz... Yani şu an, yetişkin yaşantımızda kurduğumuz ilişkilerin temeli, çocukken anne-babamızla kurduğumuz ilişki aslında... Sağlıklı psikolojiye sahip çocuk yetiştirmek için önce biz sağlıklı bit psikolojiye sahip olacağız! Kendimizi dinliyeceğiz, davranışlarımızı inceleyeceğiz, güçlü ve zayıf yanlarımızı keşfedeceğiz, zayıf yanlarımızı güçlendirmek için yeni stratejiler geliştireceğiz, geliştiremiyorsak profesyonel destek alacağız! Kendimizle işimiz bitikten sonra gerisi çok kolay, bir çocuğun sağlıklı psikolojiye sahip olması demek, çocuğun bağımsız, kendine güvenen, sorumluluk almaktan korkmayan, insanlarla iletişim kurabilen, oyun oynayabilen, oyun kurabilen bir birey olması demek... Bunun için herşeyden önce çocuğa güvenmek gerek... Siz ona güveneceksiniz ki o da kendine güvensin, sonra saygı şart! Onun isteklerine, ihtiyaçlarına  saygı duyacaksınız ki benlik değeri gelişsin, sonra onun yaş dönemine uygun sorumluluklarını yerine getirmesine izin vermek lazım... Mesela 3 yaşında bir çocuk, kıyafetlerini kendi giyebilir, fırsat verin ona... Bırakın denesin, başarsın, başarmanın mutluluğunu, gururunu yaşasın...  Tercih yapmasına izin verin, fikrini sorun, o bir çocuk tamam kabul, bunu hiç unutmayın, ama onunla ilgili bir karar alırken bir yetişkin gibi davranın ona, size yapılmasından hoşlanmadığınız ne varsa, onu yapmayın çocuğunuza, mesela onun yerine adını söylemeyin, onun adına konuşmayın, “o yemez, o sevmez” demeyin mesela; bırakın ne istediğini, ne istemediğini o söylesin! 

9. Son günlerde sıklıkla deyinilen “Cinsel Terapi” nedir?

Cinsel terapi, kadınlarda ve erkeklerde görülen cinsel işlev bozukluklarının çözümü için, eklektik bir yaklaşım kullanarak yapılandırılmış seanslardan oluşan bir psikoterapi sürecidir... vajinismus, cinsel isteksizlik, ağrılı cinsel ilişki, cinsel tiksinti, erken boşalma, erektil disfonksiyon( sertleşme sorunu) gibi problemlerle çalışan psikoterapi alt dalı da diyebiliriz.

10. Cinsel Terapi adı bile insanlarda huzursuzluk yaratan bir kavram. Danışanlar bu anlamda rahatlıkla size ulaşabiliyor mu? Özellikle mahremiyet kavramıyla yetiştirilmiş nesiller için zor olmuyor mu?

Evet maalesef ki çok haklısınız... Aslında zaten bu bahsettiğiniz huzursuzluk olmasa, cinsel işlev bozuklukları da olmayacak... Cinsel işlev bozukluklarının en büyük ve en önemli nedeni, cinselliğin ayıp, günah, yasak kabul edilerek konuşulmadığı, hatta konuşulduğunda cezalandırıldığı baskıcı ortamlarda yetişmiş olmak... Oysa ki insan iki dürtüyle dünyaya gelir, bunlardan biri saldırganlık, diğeri ise cinsellik... Bu iki dürtü, doğumumuzdan itibaren bizimle birliktedir ve psikolojik iyilik için, dürtülerin doyurulması gerekir, doyurulmayan ya da başka bir deyişle boşaltılmayan dürtüler gerginliğe neden olur ve bu gerginlik psikolojik rahatsızlıklar olarak kişiye geri döner... 
sizin sorunuza ger dönecek olursak, maalesef ki danışanlar bu konuya dair rahatlıkla ulaşmıyorlar bana, bana ulaşıyorlar fakat müthiş bir utanç, mahcubiyet ve gerginlikle ulaşıyorlar... Tüm bu olumsuz duygulara rağmen ulaşıyorlar, çünkü dediğim gibi cinsellik doğuştan sahip olduğumuz bir dürtü ve doyurulması gerek... Sonra sonra, seanslar içinde bu olumsuz duygular yok oluyor, cinsellik konuşulabilir bir hale geliyor, dolayısıyla problem de ortadan kalkıyor...


11. Ülke olarak psikolojik defektlerimizin olduğu günler yaşıyoruz. Daha sağlıklı psikolojiye sahip olmak için okuyucularımıza neler önerirsiniz?

Çok acı, üzücü olaylar yaşadık ne yazık ki... Aslında bu üzücü olayların temelinde de yine sağlıksız yetiştirilme koşulları yatıyor... Daha sağlıklı psikolojiye sahip olmak için, çok okumak, çok gelişmek ilk koşul... Sonrasında ise çeşitli nefes egzersizleri, çeşitli rahatlama egzersizleri ile duygusal gerginliklerden kurtulunabilir... Bu egzersizler, çeşitli psiko eğitim atölyelerinde öğretilir oldu günümüzde... Dolayısıyla artık daha erişilebilir, eskiden bu egzersizleri öğrenebilmek için bir psikoterapi sürecinden geçmeniz gerekiyordu, sürecin içinde ağır ağır öğretiliyordu, ancak dediğim gibi şu anda psikoeğitim atölyelerinde öğretilebiliyor... Bunları öğrenmek ve uygulamak şiddetle tavsiye ettiğim bir olay!


12. Bizler için önereceğiniz kitap ve filmler var mı? Psikolojiye dair neler okumalıyız? 
Çocuk gelişimiyle alakalı, önerebileceğim kitaplar; 
  1. Bütün Beyinli Çocuk
  2. Bağırmayan Anne Baba Olmak
  3. Çocuğunuza Fransız Kalın
  4. Çocuğuna Sınır Koyma
  5. Beni Ödülle Cezalandırma
  6. Masal Terapi
  7. Etkili Ana-babalık
Kendine yardım kitabı olarak;
  1. Hayatı Yeniden Keşfet
  2. İyi Hissetmek
  3. Evinizdeki Terapist
 Aslında her filmi psikolojik açıdan inceleyebiliriz, ama beni en çok etkileyen filmler;
  1. Amilie 
  2. Trendeki kız
  3. Bir rüya için ağıt

13. Size ulaşmak isteyen danışanlar için iletişim kanallarınızı yazar mısınız? Sosyal Medya …vb

Tabi ki, internet sitem www.aysesunadulger.com.tr
                 Uzm.psk.aysesunadulger@gmail.com

İnstagram; uzm.psk.aysesunadulger
Facebook; uzman psikolog Ayşe Suna DÜLGER


14. Eklemek istedikleriniz?

Vakit ayırıp okuyan herkese çok teşekkür ederim 

DOĞADAN GELEN SAĞLIK


19 Şubat 2018 Pazartesi

GELENEKTEN “GELECEĞE” AKTARLIK
TOPRAK BAHARAT

Şifanın kaynağı, yemeklerin eşsiz lezzet aroması, sıhhatin olmazsa olmazı ve illa k ilaçların ham maddesi olarak biliriz biz bitkileri ve baharatları. Hem nimet, hem lezzet hem de devadır her derde. Lokman Hekim boşuna dememiş deva bitkilerde diye…
Aktarlık yüzyılımızda, doğala ve öze dönme gereksinimimiz (herşeyin yapaylaşması ile)bir yandan yok edip diğer yandan yeniden benimsememiz ile son zamanlarda daha da değeri fark edilerek benimsenen-önemsenen bir meslek.
Bilinç düzeyinin artması ile öze dönüş, doğala yönelme, organik ürünleri tercih etme bilinci de hâkimiyet kazandı.Artık insanlar mümkün olduğunca ambalajlı işlenmiş ürünler almamayı ve doğal ürünler tercih etmeyi ve doğal yöntemlerle beslenip, doğal yollarla iyileşmeyi ve lezzet arttırıcı kimyasallarla işlenmiş gıdalardan uzak durmayı tercih ediyor. Elbette bu anlamda herkesin aynı bilinç düzeyinde olduğunu söylemek mümkün değil, ancak bilinçliliğin her geçen gün artması sevindirici. Söz konusu bilinçliliğin artmasını kendine sorumluluk edinmiş ve bu anlayışla bir girişimcilik örneği sergileyerek “toprak baharat” markasını yaratmış olan Seda hanım ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Sevgili Seda Hanım; öncelikle girişimci ve doğal bir anne-kadın olarak kendinizi tanıtır mısınız?


Merhaba Pınar hanım;  Öncelikle bizlere kendimizi tanıtma fırsatı sunduğunuz için teşekkür ederim.1982 İstanbul doğumluyum. Daha önceleri güzellik uzmanlığı yapıyordum. Evlendikten sonra eşimle birlikte dedelerimizden bizlere kalan aktarlık mesleğine ağırlık verdik.
Biz yeni nesil olarak 20 senedir dedelerimizden bu yana 50 senedir aktarlık mesleği içerisindeyiz. 2 şubemiz ve Hekimoğlu markası ile kendi ürünlerimizi piyasaya çıkartıyoruz.

Aktarlık Yüzyıllardır bilinen ancak bizim kuşaklarımız tarafından belki e hakkınca tanınmayan bir meslek. Bize kendi tabiriniz ile “aktarlığı” anlatabilir misiniz?
Aktarlık maalesef ki günümüzde sadece baharat satılan yer olarak biliniyor.
Ama yüzyıllar öncesinden İbn-i Sina insanları bitkiler ile tedavi eden bir bilim insanıdır. Bir çok kür ve tarifleri günümüzde uygulanır ve şifa olur. Günümüz de kullanılan ilaçlarının formüllerinde İbn-i Sina'nın tariflerinden yararlanıldığı bilinmektedir.
Bir çok derdin şifası doğada yeter ki güvenilir ve dürüst bir aktar'a denk gelmeniz  önemli.

Bir yandan şifa diğer yandan lezzet kaynağı olan baharatlar için neler söylemek istersiniz? Türk milleti olarak en çok tercih ettiğimiz baharatlar hangileri?

Bizler Türk Mutfağında belli başlı pul biber,karabiber,kimyon,nane ve kekik baharatlarını tüketiyoruz.
Anadolu Mutfağında; Tarhun,reyhan,sumak,kişniş  baharatları genelin bilmediği fakat Anadolu'da çok kullanılan  baharatlardır.
Zamanla kültürümüze Dünya Mutfağından bir çok baharat eklendi.
 Dünya mutfağında kullanılan; Köri,Kajun,kakule,safran baharatları da mutfağımızda yerini almaya başladı.


Baharat alırken nelere dikkat edilmeli?

Öncelikle sadece baharat olarak sınıflandırmayalım. Baharat ve Bitki olarak ele alalım.
Maalesef ki çok kâr etmek için bir çok hile uygulanıyor.Öncelikle alışveriş yaptığınız aktara güveniyor olmanız önemli!!
*Sattığı mâlın garantisi satıcıdır.
*Sizi ne kadar bilgilendirdiği nasıl önerilerde bulunduğu önemli
*Sizin onu onun sizi tanıyor olması her iki taraf için sağlıklı alışverişin temeli
*Baharatlarda lezzet koku ve renk ilk dikkat etmeniz gerekenler
*Ürünün satıldığı yada muhafaza edilme şekli ikinci dikkat etmeniz gereken şeydir.
*Sonrasında tabii ki sizin ürünü muhafaza etme şekliniz
*Muhakkak cam kavanozlarda nemden ve güneşten uzak muhafaza etmelisiniz.
*Kavanozunuzun alacağı ölçüde almak 
*Az ve sık baharat almak taze olarak tüketmenize yardımcı olacaktır.
*Bitkiler de de hemen hemen aynıdır.
*Bitkilerin tazeliği renginden dokusundan kokusundan hemen belli olur.
*Kesinlikle aldığınız ambalaj içerisinde saklamayın.(poşet v.b) 

“Damak zevki” deyince ilk aklımıza gelen belli başlı lezzetler olarak biber türevlerini, kuru nane, kekik, kimyonu biliyoruz. Biz hanımlar için önereceğiniz özel baharat ve tarifler var mı?

Son dönemlerin popüler baharat karışımı olan KAJUN Baharatı Dünya mutfağında da kabul görmüştür. En son kendi markamız bünyesine Kajun baharatını ekledik.
Özellikle patates kızartması üzerinde mükemmel bir lezzet şöleni oluşturuyor.
Tarif:
Fırında kanat ve minik patates
Malzemeler:
1 kilo kanat
1 kilo minik patates
10-15 adet arpacık soğan
Kajun Baharatı 
Yağ
Yapılışı: Tavuk , patates , arpacık soganları ayrı kaplar içerisinde Kajun Baharatı ile marine ediyoruz.
Daha sonra fırın tepsisi üzerine yağlı kağıt serip malzemeleri yan yana dizip 200°C fırında pişiriyoruz. 
Afiyet olsun.

Kendi ürettiğiniz özel ürünleriniz olduğunu biliyoruz. Biraz spesifik kendi ürünlerinizden ve neden bu ürünlere öncelik verdiğinden bâhseder misiniz? 

Kendi markalarımız Hekimoğlu ve Hekimhane'dir.
İlk çıkardığımız ürünümüz Hekimoğlu Çörek otu yağı… 

Neden; piyasada çok fazla bilinen bir ürün ve doğalını bulmak yok denecek kadar az maalesef ki bir çok ürün ya  posası ile birlikte ambalajlanıyor yada hiç kokusu yok.
Biz sıkım işleminden sonra 2 ay kadar dinlendirip ondan sonra doluma başlatıyoruz. Oldukça berrak bir ürün elde ediyoruz ve bu şekilde ambalajlıyoruz.


Ardından Hekimhane markamız ile Keçiboynuzu Özü ve Karadut Özü geliyor. Piyasada çok güvendiğimiz bir firma ile çalışıyoruz ve çocuklar lezzetine bayılıyor. İçeriğinde şeker ilavesi yoktur. Glikoz veya her hangi bir katkı maddesi içermiyor. 

Neden; pekmez değil de Öz derseniz Pekmezler yapım aşamasında bir miktar şeker ve kaynama işlemine mâruz kalıyor.Öz ise düşük ısıda vakumlama işlemi ile yapılıyor. Ve içeriğindeki önemli vitamin ve mineral değerlerini kaybetmiyor.

Yeni çıkan ürünümüz Kajun Baharatı… Genellikle restaurantlar da patates kızartması fırın patates ve ızgara tavuk ve et çeşitlerinde karşımıza çıkıyordu.
Artık mutfaklarımızda et ve tavukları marine edebilir, patates kızartmasının üzerine  serperek  yeni lezzetleri keşfedebilirsiniz.


Girişiminizi taktir etmemek elde değil. Kültürümüzün en değerli mesleklerinden birine sahip çıkmanız, geleneksel bir mesleği teknoloji ve sosyal medya ile buluşturmanız tam bir inovasyon örneği. “Toprak Baharat” markası ve iş fikri nasıl doğdu?

Aktarlık mesleğini 1964 yılında dedelerimizden bayrağı teslim alıp bugünlere getirme çabasında olan insanlardan sadece biriyiz.
Bu mesleğin insanlara daha faydalı olabilmesi için araştırma ve geliştirme  (Ar-Ge) çalışmalarımızla ürünlerimizi itina ile hazırlamaktayız.
Toprak Baharat; Topraktan gelen şifa olması nedeniyle oğlumuzun adını da Toprak koyduk Toprak'a bizde miras olarak bize dedemizin verdiği bayrağı teslim etmek üzere aracı olduk.

 Toprak Baharat’ı diğerlerinden farklı kılan nedir? 
Bizi farklı kılan sadece “GEÇMİŞİMİZ”

Bu işin uzmanı olarak bizlere özellikle önereceğiniz spesifik sırlarınız var mı? Örneğin; Kozmetik, gençlik, güzellik arayışında olanlar için önerileriniz nelerdir?
Özel formüllerimiz bizlere dedelerimizden kaldı.
Detaylı bilgi için bizlere ulaşabilirler.

Peki ya saç dökülmesi, saç sağlığı, cilt-güneş lekeleri, akne izleri gibi dertten muzdarip olanlar için neler tavsiye edersiniz?
Saç dökülmesinin nedeni kan değerleri ile alakalı olabilir. Kan değerleri ile alakalı saç dökülmelerinde özel hazırlanmış Hekimoğlu saç bakım kürü ve kan değerlerini yükseltici formüller önermekteyiz.
Cilt bakımı akne izleri için Aynı Sefa yağını tavsiye edebilirim.
Güneş ve cilt lekeleri için bezelye özlü kremi tavsiye ederim.

 Benim gibi çocuğunun iştahsızlığından muzdarip anneler… (iştah, bağışıklık güçlendirme ..vb)
Bağışıklık sistemini güçlendirici doğal antibiyotik olarak bilinen Propolis’ten faydanılabilinir. Bal, polen, arı sütü, meyve ve sebze ekstraları ile hem bağışıklık sistemini kuvvetlendirip hem de çocuğun iştahının açılmasına yardımcı olabiliriz.

 Verdiğiniz değerli bilgiler için teşekkür ederim. Size ulaşmak isteyen okuyacılarımız için iletişim kanallarınızı ve adreslerinizi sorsam.
İnstagram :@toprakbaharat
Facebook :Hekimoğlu Doğal Ürünler 
Adres: Toprak Baharat Doğal Ürünler
Fevzi Çakmak Mah. Sultan Murat Cad. No:16/A Sefaköy/ İstanbul
Tel:05330917334

 Eklemek istedikleriniz.
Hekimoğlu ürünlerimizi sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilirsiniz.
Hekimoğlu adına çıkan diğer ürünlere ve sosyal medya hesaplarına itibar etmeyiniz.
Hekimoğlu adına çıkan ürünlerimiz sadece kendi hesaplarimizdan duyurulur.
Takipçileriniz sevgi ile kucaklıyorum 

Hoşçakalın sevgi ile

Pınar Yeşiltay SEVİM
OKUYANANNE

ÇOCUK İLE EVDE YAPILABİLECEK NİTELİKLİ VE DOĞAL ETKİNLİKLER


13 Şubat 2018 Salı



Çocukların keyif aldıkları şey "oyun"sa en çok keyif aldıkları şey "ebeveynleri ile oynamak" olsa gerek. Anne babası ile oyun oynayan çocuk kadar mutlu kimse yoktur, olamaz. Hem motor gelişimi hem de bütüncül gelişimi için olmazsa olmazdır "oyun" çocuk için.

Anne babaların da çocukları ile nitelikli vakit geçirirken gerçekten keyif alıyor olmaları önemlidir, aksi halde etkinlik oyundan çıkıp kabusa dönerse anne baba için çocuk da bunu hemen sezecek ve huzursuz olacaktır. Hal böyle olunca da söz konusu oyunun kimseye bir faydası olmayacağı gibi anne-baba-çocuk arasındaki bağı zedelemesi muhtemeldir. Çünkü çocuk kendisi ile oynamanın anne ve baba için sevimsiz bir durum olduğunu bilinçaltına kodlayacak, kendisi ile vakit geçirmekten memnun olmayan ebeveynlere sahip olduğunu düşüneceği için muhtemelen kabul görmediği algısı ile özgüveni zedelenecektir.

Çocuklar herşeyi net olarak anlayamasalar da sezerler ve kendilerince anlamlar yükleyerek bilinçaltı depolarına kaydedelerle. İstemeden of'layıp pof'layarak oynanan saatlerce süren oyun yerine nitelikli geçirilen keyifli 15 dakikanın çok daha verimli olacağını sık sık belirtiyor uzmanlar. O nedenle her ne sebeple olursa olsun çocuğunuzla geçirdiğiniz zamanlarda aklınızda başka bir iş olmaması, kendinizi tamamen oyuna verebilmeniz ve keyif alarak an'da kalmanız önem taşıyor.

Pekii oyun deyince aklımıza ilk gelen "oyuncak" seçimi nasıl olmalı? İlla ki çok pahalı oyuncaklar, yüksek bütçeli materyaller mi gerekiyor nitelikli oyunlar, etkinlikler, verimli geçirilecek zaman için?

Elbette ki hayır!

Kendi çocukluk dönemime dönüp baktığımda en sevdiğim şeyin çamur, hamur oynamak, birşeyleri boyamak, bebek dikmeye çalışmak ...vb olduğunu anımsıyorum. Eminim ki sizin için değerli olan o pahalı oyuncak, paha biçilemez malzemeler yerine doğal, hayatın içinden malzemeler çocukların daha fazla ilgisini çekecektir. Neden mi? Hayatın içinden ve tıpkı büyüklerin kullandıkları gibi oldukları için elbette.

Yapay pahalı ve ulaşılması güç malzemeler yerine artık materyaller ile hayatın içinden etkinlikler yaparak keyifli vakit geçirip miniğinizi mutlu etmeye ne dersiniz?

Haydi o zaman mini bir liste yapalım:


  • Tuvalet Kağıdı - Havlu Kağıt Ruloları
  • Rengarenk şekil şekil ağaç yaprakları,
  • Yumurta kutuları,
  • Pet şişeler,
  • Sahilden ya da doğadan toplanan taşlar, 
  • Çalı çırpı, kozalak
  • Mandallar
  • Çeşitli Karton kumaş ve kutular
  • Ceviz Fındık Badem
  • Mantar - plastik kapaklar
  • Doğal sebze meyve kök ve kabukları
Hadi bakalım başlıyoruz!

İşte hayatın içinden materyallerle keyif yolculuğu için örnekler;

Tuvalet Kağıdı Ruloları







  • Rengarenk şekil şekil ağaç yaprakları,







  • Yumurta kutuları,



  • Pet şişeler,

  • Sahilden ya da doğadan toplanan taşlar, 

  • Çalı çırpı - kozalak





  • Mandallar



  • Çeşitli Karton kumaş ve kutular
  



  • Ceviz Fındık Badem




  • Plastik-köpük tabak bardak 


  • Mantar kapaklar




  • Doğal sebze meyve kök ve kabukları
  

© Okuyan Anne - Yeni Nesil Annenin Kitaplığı
Maira Gall
Okuyan Anne - Yeni Nesil Annenin Kitaplığı - ©

Blog Tasarımı

Bu sitede yayınlanan yazılar ve resimlerin izinsiz kullanılması
5846 sayılı fikir ve sanat eserleri yasasına aykırıdır.