2021 MAJANDA


16 Kasım 2020 Pazartesi

 Günümüz 21.yy dünyasında en büyük sorunlardan biri hayata yetişememek ve belli başlı rutinler dışında zaman yönetiminde yetersiz kalmak. Elbette bu durum ebeveynliğimiz ve aile hayatımızı da oldukça etkiliyor ve tabi ki çocuklarımızın programlarına da yansıyor.

Günümüzde okul açık olduğunda yüz yüze eğitim için okula gitmek ya da online eğitim için ekran başına geçmek, ödev yapmak gibi süreler dışında pek çok çocuğun zamanının büyük bölümünü teknolojik oyunlarla, video içerikleri ve sosyal medya ile geçirdiğini görüyoruz sıklıkla. Oysa hayatın içinde yer alan pek çok aktivite için vakit bulamadıklarını iddia eden çocukların “Zaman Yönetimi” yaptıkları taktirde pek çok şey üretecek, deneyimleyecek vakitlerinin olgunu görmeleri mümkün. Peki bunu nasıl mı fark edecekler? (Fark edeceğiz?) Tıpkı yetişkinlerde olduğu gibi ajanda tutarak ve takvim yöntemini kullanıp, plan yapmayı becerebildiklerinde elbette. 

c98b4a71-7f0b-4f97-a05d-d61f8ba7722d.jpg

Bu bilgiyi bilmekle birlikte uygulayabilen ebeveyn sayısı bile oldukça azınlıktayken çocuklardan beklemek haksızlık demeyin. Bunun için Tudem Yayınlarının MAJANDA’sı ile tanışmanızı öneririm. Eğlenceli, rengarenk, oldukça farklı önerileri ve sımsıcak tasarımı ile Majanda aslında sadece bir ajanda olmanın çok ötesinde. Kısaca yıllık eğlence defteri demek bile mümkün. Hem planlama konusunda çocukları teşvik ederken hem de düşünme, hayal kurma, hayallerini yazma gibi kazanımlar da sağlıyor. Çılgın fikirler, duyguları tanımaya yönelik sayfalar, oyun önerileri, kitap ve film tavsiyeleri, aylık değer ve kazanımları, kişisel kendini tanıma testleri, araya serpiştirilmiş öyküleri, etkinlik sayfaları gibi faklı içerikleri ile de göz doldurmakla birlikte motivasyon sağlıyor. 

Yeni bir yıla girmeden önce aileler tarafından 2021 Majanda’sının temin edilmesi ile çocuklarınızın yeni yıldan beklentilerini, yeni yıl için hedeflerini, kendilerinde bir sonraki yıl değiştirmek ve geliştirmek istedikleri yönlerini keşfetmelerini ve yazılı hale getirerek kişisel ajandalarına alışmalarını sağlayabilirsiniz. Böylece arkadaşlarının özel günleri de dahil omak üzere özel günleri ajandalarında şimdiden işaretleyebilir, hedefleri için adım adım stratejiler belirleyebilir ve stratejilerini uygulamak ve hedeflerine ulaşmak için yapmaları gerekenleri ( günlük, aylık, haftalık okunacak kitaplar, çözülecek sorular, temin edilecek materyaller) takvimlerine işleyebilirler.

Çocuk yaşta zaman yönetimini öğrenmek, planlama becerisini geliştirmek emin olun sadece ilerleyen yaşlarda değil daha çocuk yaşta bile hem sosyal hem de akademik gelişimlerine büyük katkı sağlayacaktır. 

Yukarıda belirttiğim niteliklere sahip bir ajanda/Majanda satın alacak bütçeniz olmaması durumunda bile çocuğunuz için kişiselleştirilmiş bir planlama defteri hazırlamanızı (mümkün ise çocuğunuz ile birlikte) hedef, hayal, düşleri yazılı hale getirmesi ve geleceğini planlama noktasında destek olmanızı bir çocuk gelişimci olarak öneririm Belki plana her zaman sadık kalmak mümkün olmayabilir ama unutmayın en kötü plan plansızlıktan iyidir. Onların yazılı olduğunu bilmek bile güç verecektir. Diğer yandan hedefleri yazılı hale getirmek ve planlamak bile plana sadık kalınamasa bile hedefe ulaşma konusunda ilk ve en önemi adımdır. Duyguların dışsallaştırışması için günlük tutmak gibi hedeflerin de ulaşılabilirliği açısından planlanması önemlidir.

Değerlerle, güzel sanatlarla, hayal gücüyle, merak ve araştırmayla, mizahla, okuma ve yazma kültürü ile hazırlanmış teması 2021 Majanda’yı 3. sınıf öğrencisi kızım Sudelina ile keyifle inceledik ve tüm çocukların keyif alarak zamanı yönetmeyi öğreneceklerini öngörüyoruz.

Şimdiden tüm çocuklar için keyifli , eğlenceli ve planlı bir 2021 dileğiyle.

Pınar Yeşiltay Sevim


Bunda bu kadar kırılacak bir şey yok, abartıyorsun!"


10 Kasım 2020 Salı

"Bütün Çocuklar İyidir"

Kitap tercihleri kişiseldir tıpkı film tercihleri gibi. Pek çok kategori mevcuttur ve kişi ilgi alanına giren kitapları tercih etme eğilimi gösterir. Kendini aşmış olarak nitelendirebileceğim bazı okurlar da nitelikli, özgün ve derin olması koşuluyla her kategoriden kitabı okurlar. 

Ben fantastik kitapları, yeraltı edebiyatını pek tercih etmem mesela kitap okuyacağımda. Onun yerine edebi romanları, psikolojik alt yapısı olan eserleri, direk psikoloji kaynak kitaplarını, çocuk gelişimi kategorisi kitaplarını, doğrudan çocuk edebiyatı örneklerini ve toplumsal ve sosyal konuları ele alan sosyolojik kaynaklarla denemeleri tercih ederim daha fazla. Dolayısı ile hem okuduklarım hem de önerdiklerim bu bağlamdaki eserlerdir genellikle.

0-(14)-028.jpg

Bugün sizlere bana göre kategori dışı (sadece psikoloji desem haksızlık, sadece çocuk gelişimi desem değil toplumsal, hukuksal alt yapısı olan) bir kitap önereceğim. Ve bu kitabı her ne tür kitabı seviyor olursanız olun ve hangi yaşta bulunursanız bulunun okumanızı salık vereceğim. Aşağıda alıntılarına yer verdiğim bu eser gerçek anlamda kıymetli bir değer olan Nihan Kaya’nın bence birbirinden önde tutulması mümkün olan pek çok eserinden en özeli, en önemlisi, en okunması ve okutulması gerekeni. Neden mi? Çünkü çocuklara, bireylerin içindeki çocuğa haklarını öğretiyor. Hani hep kendimizi suçlu, değersiz, yetersiz hissetme halimiz var ya, işte o yetersizliğin sebebini anlamamızı sağlıyor. Daha da önemlisi yetiştirdiğimiz çocuklara bilincinde olmadan ve belki de iyilik yaptığımızı sanarak ne çok zarar verdiğimizi anlatıyor BÜTÜN ÇOCUKLAR İYİDİR. Her ne yapmış, her ne yaşamış olursanız olun unutmayın ki sizin içinizde de artık size ses vermese de bir çocuk var. 

“Bütün Çocuklar İyidir”i her yaştan herkese yazdığını söylemiş yazar ve gerçekten de hepimize ve gelecek nesillere yazmış. İçinde taciz ve istismar başlıklarına özellikle yer vermiş ve aslında biz ebeveynlerin hiç farkında olmadan ne denli istismarcı olup bunu da çocuk lehine yaptığımızı iddia ettiğimizi hissettirmiş. 

Kızım Sudelina kendisini bu kadar iyi ifade edebilen ve duygularına rehber olan başka bir kaynağa daha önce rastlamadığını ifade etti ona bölümleri sesli okuduğumda. Sudelina 8 yaşında ve şimdi hem duygularını daha iyi tanıyıp ifade ediyor hem de kendisini daha iyi koruyabileceğinin sinyallerini veriyor bu kitabı okuduktan sonra.

Hepimizin bildiği şey şu ki ebeveynlik bir yürek ağrısı… Ebeveynlik zor. O halde daha da zor hale getirmemek adına bu kitabı okumalıyız toplumca.

Kitap arka kapak yazısı ve tanıtım bülteni şöyle:

“Bu kitap, hem çocuklar hem yetişkinler için yazıldı. İster çocuk olalım ister yetişkin, hepimizin içinde anne, baba, çocuk var ve sıkıntılarımızın tamamı, içimizdeki anne-babanın içimizdeki çocuğu ezmesinden kaynaklanıyor. Bunu düzeltebilmenin tek yolu, çocuklara dair önyargılarımızı değiştirmek. Bütün Çocuklar İyidir, İyi Aile Yoktur ile başlayan üçlemenin sonuncu kitabı. Kötü çocuk yoktur. Bir çocuk bizim “kötü” dediğimiz bir davranış sergiliyorsa eğer, bu, ona yanlış davranıldığı içindir. “Kötü” denilen davranışlar, aslında çocuğun yardım çağrısıdır.

Bütün çocuklar iyidir. İçimizdeki çocuk da iyi. Çocuğun iyi olduğunu anlayabilirsek, biz de ona daha iyi anne-babalık edebiliriz. Böylece, çocuğun “kötü”, “yanlış”, “sorunlu” gibi tabirlerle anılan davranış biçimlerine ihtiyacı kalmaz.

İçimizdeki çocuk anlaşılmayı, yardım çağrısının duyulmasını bekliyor. Onu duyabilmeyi öğrenebildiğimizde kendimize doğru anne-babalık etmesini de öğreneceğiz ve o zaman kendiliğinden sorunlarını çözen, haklarını savunabilen bir insana dönüşeceğiz.”

Kitaptan anlamlı alıntılar:

“Bir çocuğa "Bu, aramızda sır. İkimiz dışında hiç kimse bunu bilmeyecek, bunu sakın kimseye söyleme, " gibi cümleler kurmak istismardır.”

"Bunda bu kadar kırılacak bir şey yok, abartıyorsun." gibi cümlelerle konuşurlar. Bu gibi cümleler, istismardır. Bizimle böyle konuşan biri, hislerimize saygı duymadığı gibi hislerimizin şiddetine de saygı duymuyordur.”
“Bir masada, oradaki herkesle eşit şekilde " Ben şu konuda bana yanlış davrandığınızı düşünüyorum." diyemiyor, başkalarıyla onların bize davranış şekilleriyle konuşamıyorsak, hatta bu davranış biçimlerini sorgulamamıza izin verilmiyorsa, orada bir istismar vardır.
“Sıkıntılarımızın her biri, içimizdeki anne ve babanın içimizdeki çocuğa karşı cephe almasından, onu ezmesinden kaynaklanıyor.”

“Herhangi bir şeyi düşünebilir ve bunu istediğim gibi ifade edebilirim. Bu fikrim üzerine başkalarıyla tartışabilirim. Fikrimde bir hata olduğunu anlarsam eğer, fikrimi değiştirmekte özgürüm. Ama kimsenin düşüncemle alay etme, onu aşağılama hakkı yoktur.”

“Anne, baba ve çocuklar, ortak bir aile hayatı yaşasalar da, bir yandan birbirlerinden ayrı bir hayatı yaşıyorlar. Evdeki her bireyin ayrı bir hayatı olduğunu görmek ve kabul etmek, bu gerçeğe saygı göstermek, ortak aile hayatını daha güçlü kılıyor.”
"Şunun şöyle olması gerekiyor. Yoksa çok kötü olur!" düşüncesini aklımızdan çıkarırsak, yapılacak şeyi daha kolay yaparız.”

“Eğer biri bizi eleştiriyorsa ama biz onu eleştiremiyorsak, eğer biri bize öfkeleniyorsa ama bizim ona öfkelenmemize izin verilmiyorsa, orada itaat vardır. İtaat, saygının aksine, sağlıksız bir durumdur. Saygı, karşımızdaki kişinin istediğini hissetme, istediğini sevme ve sevmeme, dilediğini düşünme ve düşünmeme hakkına saygı duymayı içerir.”

“Bedenimde var olan ya da olmayan herhangi bir durum beni rahatsız ediyorsa eğer, bana hatalı şekilde davranmış ve hatalı düşünceler aşılamış birileri vardır.”

“Birbirimizin farklılıklarına ne kadar saygı duyarsak o kadar "iyi aile" oluruz. Ne kadar ayrıysak o kadar iyi birleşiriz.”

“"Muhakkak uyumalıyım. Yoksa sabah çok kötü olacak," dersem, bir türlü uykuya dalamıyorum. "Aman canım, uyuyamazsam da uykusuz giderim gideceğim yere. Dünyanın sonu değil ya!" diye düşünürsem, çok daha kolay uyuyorum.”

“Bir başkası benimle "Annen seni dokuz ay karnında taşıdı, annen seni emzirdi, annenin sütünü ona borçlusun," gibi cümlelerle konuşabilir. Ben hiç kimseye borçlu doğmadım. Ama annemle babam bana borçlular. Sofralarındaki yemeği benimle paylaşmak zorundalar.”

“Bir insan kendisini bir başka insanın yanında ondan daha güçsüz, çaresiz, daha az hak sahibi hissediyorsa, bu, orada bir sorun olduğunun kanıtı.”

"Eğer çocuğun anne-babasının seveceği şeyleri seveceği, onların isteyeceğini şeyleri isteyeceği, onların düşündüğü şeyleri düşüneceği gibi bir beklentisi varsa, bu kişi, çocuğun anne-babasından ayrı bir insan olduğu gerçeğini göremiyordur.”

“Biri bize bir top atıyor diye, o topu tutmak zorunda değiliz.”

“Kendi hislerinden rahatsız olmayan kimse, bir başkasının hissinden de rahatsız olmaz.”

“Eğer ben üzülüyor, öfkeleniyor, korkuyor, herhangi bir şeyden rahatsız ya da şikayetçi oluyorsam ve bu hissimi ifade etme hakkıma saygı duyulmuyorsa, orada bir sorun vardır. Çünkü hislerim, bana kendimle ilgili bir şeyleri söylemek için oradadırlar. Hislerimi tanımazsam kendimi de tanıyamam. Hislerimi tanımazsam, içimdeki çocuğun konuşmasını engellemiş olurum.”

“... fikirlerim, onlara sahip olduğum süre boyunca, yanlış değillerdir. Fikirlerimin yanlış olduğuna karar verdiğimde onları zaten değiştiririm.”

“Dünyada kaç çocuk varsa o sayıda beceri vardır. Zekam ve yeteneklerim bana özeldir. Ölçülemez ve bir başkasıyla kıyaslanamaz.”

“Eğer yapılan şeyin hata olduğunu anlarsak bu hata bize zarar veremez”

“Fiziksel taciz ve duygusal taciz arasında da net bir fark yok. Biri bana benim istemediğim şekilde dokunuyorsa, bu, fiziksel tacizdir. Biri, bakışlarıyla, sözleriyle, davranışlarıyla beni üzüyor, duygularımı incitiyorsa, buna da duygusal taciz diyebiliriz.”


DEPREM SONRASI AİLELERE ÖNERİLER



 İzmir depremi ile kaygı düzeyleri daha da artan çocukların ruh sağlığını degerlendirdi ve ebeveynlere 12 maddelik yol haritası 


1) Çocuk sormuyor ise özellikle okul öncesi çağda çocuğa deprem ile ilgili açıklama yapmayın,


2) Çocuğunuzun yanında sürekli enkaz, yaralı vb haberleri izlemeyin,


3) Çocuğunuz size deprem ile ilgili soru sorduğunda yaşına uygun cevaplar verin, korkutmayın. "Hani seninle gömleğin kopan düğmesini dikmiştik, kırılan vazoyu yapıştırmıştık ya onun gibi yıkılan binalar onarılacak" gibi bu sürecin geçeceğini söyleyebilirsiniz.


4) Çocuğunuzda rekreasyon dediğimiz gerileme (alt ıslatma, tırnak yeme, kekeleme, ağlama krizi, uyku terörü) olup olmadığını kontrol edin.


5) Çocuğunuzla daha fazla vakit geçirmeye özen gösterin.  


6) Oyunun iyileştirici gücünü kullanın ve çocuğunuzun oyunları ile çizdiği resim ile dışsallaştırmasına yardımcı olun.


7) Beyin eksik olan bilgiyi tamamlar. O nedenle çocuğunuzun sorduğu soruya o an cevap vermeseniz bile araştırıp cevap vereceğinizi bildirin ve gerçekten araştırıp cevaplayın 


8) Doğanın iyileştirici gücünü kullanın birlikte doga yürüyüşlerine çıkın, sahilde vakit geçirin. İmkanınız varsa ailece katilim gösterin 


9) Sizin kaygili halinizi cocuğun anlamaması mümkün değil. Kendi kaygı düzeyinizi düşürün ve başaramıyor travma sonrası stres bozukluğu ya da kaygı bozukluğu belirtileri gösteriyorsunuz mutlaka yardım alın.


10) Olası yeni deprem ihtimali ile rutininizi değiştirmeyin. Hem kendiniz hem cocuğunuz için eski rutinlerinize (eğer imkan var ise) devam edin. Örneğin cocuğunuzu yatağınızda yatırmayın. 


11) Her an bir felaket olacak beklentisine olmayın ve cocuğun yanımda olumsuz ihtimalleri konuşmayın.


12) Sarılmanın ve sevginizi ifade etmenin  önemini unutmayın ve iyileştirici gücünü kullanın.

DEPREM, COVİD-19 SÜRECİNDEN “AİLE VE ÇOCUKLARIN RUH SAĞLIĞI” KONUŞULACAK


7 Kasım 2020 Cumartesi

  


30 Ekim 2020 merkez üstü İzmir/ Seferihisar olan depremin ardından başta Bayraklı, Bornova ve Buca ilçelerinde yaşayan aileler olmak üzere tüm yurttaşların ard arda gelen felaketlerden etkilenmelerini konu alacak olan ve alannın uzmanı Psikoterapist Ferhat Yılmaz ile Medya Ege yazarlarından Pınar Yeşiltay Sevim’in gündeme dair planladıkları instagram canlı yayını 07.Kasım.2020 Saat: 21.00’da @okuyannane hesabından yayınlanacak.


Özellikle ebeveynleri kaygı yaşayan ve süreçten en çok etkilenen çocukların ele alınacağı programda, çocuklarını Covid-19 sürecinde korumak isteyen ailelere öneriler, Online eğitim sürecine adaptasyonda karşılaşılan sorunlar, eğitim hayatına dair beklentiler ve deprem sonrası oluşması muhtemel travma sonrası stres bozukluğu ve kaygı bozuklukları ele alınacak.

DESTEK ÇIĞ GİBİ BÜYÜDÜ


6 Kasım 2020 Cuma



 DESTEK ÇIĞ GİBİ BÜYÜDÜ 



30 Ekim 2020 merkez üstü İzmir/ Seferihisar olan depremin ardından yaraları sarmak için yurdun dört yanından vatandaşlar, kobiler ve firmalar seferber oldu.


Başlattığı yardım kampanyası büyük yankı bulan Buca Elit Perde kurucusu Sevil Albayrak yaşadıklarını ve başlattığı kampanyayı deprem anında birlikte olduğu  MedyaEge köşe yazarı Pınar Yeşiltay Sevim’e anlattı.



“Salı günü arkadaşlar ile birlikte depremin en çok hasar görüldüğü bölge olan bayraklıya gittik.  Gördüğümüz yıkılan evler ile bizde yıkıldık. 


Sosyal hizmetler, belediye binası, öğretmenler evi gibi çadırların kurulduğu ve insanların ve yardımların toplandığı bölgelere toplanan yardımları ulaştırmak için gittik. 


Gördüğüm manzara tüylerimi diken diken yaptı. Gerekli olan tüm yardımlar fazla fazla yapılıp, 

Merkezlerden dışarı taşmış ve İzmirliler el birliği ile depremzedeler için seferber olmuştu.




Türk insanı ile ve Türk olduğum için bir kez daha gurur duydum.


Deprem alanından evime dönerken düşündüm “Ben bu insanlar için ne yapabilirim “dedim .


Biz perdeciyiz, depremzede ailelerin evlerini yeniden kurarken onların perdelerini yapmak geldi aklıma ancak bu iş sadece benim ile çözülebilecek bir konu değildi. Sosyal medyanın gücünü kullanarak  hemen bir hikaye paylaştım ve beni takip eden tüm perdecilerden destek istedim.


Tüm camia perakendeci toptancı buna destek oldu.

Destek çığ gibi büyüdü 

Şu an 280 ailenin perde sözünü aldık 


Yalnız taş, duvar olmaz dedi perde camiası sağolsun. Sektörüm kampanyanın hakkını verdi. Depremde evlerini kaybetmiş ve yeni evlerine taşınacak her ailenin tüm evinin perdelerini başlattığım kampanya kapmasında sektörümdeki arkadaşlarımla ile birlikte yapacağız.”



İKAME ÇOCUK PSİKOLOJİSİ



Düşünün bir gün eşiniz eve geliyor ve size iş arkadaşının eşinin harika yemekler yaptığını eşinin onun yaptığı yemekleri iş yerine bile getirdiğini ve onunla gurur duyduğunu ancak sizin yemeklerinizin arkadaşının eşinin yemeklerinden daha vasat olduğunu söylüyor. Hatta bu sözler ağzından öyle hırsla öyle talepkar öyle kendinizi kötü hissettiren bir tonda çıkıyor ki ne yapacağınızı bilemiyorsunuz. 

Bu durumda tavrınız ne olur?

  • Özür dileyerek daha iyi yemek yapmayı deneyeceğinizi mi söylersiniz?
  • Öfkelenerek “Yapmıyorum işte” madem bu kadar isteklisin güzel yemek yapan birisi ile evli olmaya git ve kendine bir aşçı bul mu dersiniz?
  • Yoksa olayın kişiselleştirir, kendinize dert edinir, gece gündüz daha yemek yapmak için diğer hobilerinizden vazgeçerek “yemek kurslarını” mı araştırırsınız.

Kim olursa olsun çok rahatsız olacağı kesin. Verdiği tepki ne olursa olsun kişi kendini değersiz hissedecek, kıyaslandığı için üzülecek ve durumdan etkilenecektir. Oysa farkında mısınız kıyaslama yapılmasına tahammül edememekle birlikte yapmaktan geri durmuyor, özellikle de çocuklarımızı sıklıkla kıyaslıyoruz. Peki bu durumda çocuklarımız kendilerini nasıl hissediyor durup düşünmek gerek! 

Pek çok anne çocuğu sınavdan aldığı notu paylaştığında çocuğunun notundan fazla sınıfta daha yüksek puan alan kaç öğrencinin olduğunu öğrenmek istiyor. Konuyu artık otomatiğe bağlamış kendi notu ile birlikte daha annesi sormadan sınıf arkadaşlarının durumunu paylaşan öğrenciler tanıyorum ne yazık ki. Kendi çocuğunun başarısını ya da başarısızlığını bir başka çocuğu referans noktası alarak belirleyen veli sayısı hiç de az değil. Çocukların bunca yarış halinde, bunca agresif bir hırsla yetişiyor olmasının nedeninin ebeveynler olduğunu artık fark etmemiz gerekiyor. Yakın zamanda okuduğum Olivier Clerc’in “Olduğun Gibisin” adlı çocuk kitabını tüm anne babaların okumasını çok isterim. Yazar kitapta kahramanı minik tavşan üzerinden mesajını iletiyor, karşısına çıkan bir fareden büyük ama attan küçük olan minik tavşanın kendini diğer hayvanlarla kıyaslamak yerine olduğu gibi kabul etmesi gerektiğini konu ediyor. Sanırım çocukların en büyük ihtiyaçları kendileri olarak, kıyaslanmadan, değişmeden, değiştirilmeden büyümek.

Konu değiştirilmek, bir başkası olmaya zorlanmaya geldi madem "İkame Çocuk" Psikolojisi”ni çok güzel anlatan Salvador Dali örneğini de paylaşmış olayım sizlerle. “Ünlü sürrealist ressam Salvador Dali ikame bir çocuktur. Çocukluğundan beri kendinden önce ölen ve ismi kendisine verilen abisi Salvador Dali’den haberdar olmuş ve annesinin onun mezarı başında haftada iki kez ağladığına şahit olmuştur. Annesi ve babasının ölen Salvador hakkında anlattıklarını dinleyerek büyümüş ve sonunda ondan bambaşka biri olmayı seçerek onun ruhunu hayatından kovabilmiştir.. Melekler kadar güzel bir abinin kederi için sürekli göz yaşı döken ve ardından gelen çocuğuna da aynı ismi koyan annesi ona mezarda yatan Salvadordan farklı olabilmek için başka bir yol bırakmamıştır. O da sıra dışı, inatçı, ayrık otu gibi bir palyaço olmayı seçmiştir.”

Her çocuğun biricik ve özel olduğunu, kendi mizacı, tercihleri ve yetenekleri olabileceğini unutmamak gerekir. Aksi halde sürekli kıyaslanan, ikame kılınan bir çocuğun kendisi olarak mutlu bir yetişkinliğe ulaşabilmesi mümkün değildir. Birden fazla çocuğu olan anne babalar, her ne kadar ikisi/üçü de aynı anne babadan da olsa farklı özellikler barındırdıklarını bilirler ama konu başarı, eylem, davranış gibi konulara geldiğinde hepsinin aynı davranmasını beklerler. 

Hani hepimizin bildiği ve sıklıkla kullandığı bir aynim vardır “Karşındaki kişiye sana davranılmasını istediğin gibi davran” diye bilirsiniz, lütfen çocuklarınızı kıyaslarken eşinizin sizi başka bir eş ile kıyaslasa ne hissedeceğiniz gelsin aklınıza e mi?

Not: Yukarıda bahsettiğim kitap çocuk kitab olmakla birlikte her ebeveynin okumasını önerdiğim kıymetli bir farkındalık hikayesidir. İlgilenenler için kitap tanıtım bilteni aşağıdaki gibidir: 

Sen olduğun gibisin Ponpon, Ben seni olduğun gibi seviyorum!
Bak ben sana bir sır vereyim… Biri sana senin hakkında bir şey dediğinde sana kendisi hakkında da bir şey söylemiş olur.
Pozitif ve şiddetsiz iletişim hakkında harika bir hikaye.
Le Pelerin

Küçüklerin birbirini anlamasına ve çatışmalarını şiddetsiz iletişim aracılığıyla çözmelerine yardımcı olacak, pedagojik açıdan güçlü bir hikaye. Hem küçüklere, hem büyüklere!

La Classe Maternelle


Pınar Yeşiltay Sevim


© Okuyan Anne - Yeni Nesil Annenin Kitaplığı
Maira Gall
Okuyan Anne - Yeni Nesil Annenin Kitaplığı - ©

Blog Tasarımı

Bu sitede yayınlanan yazılar ve resimlerin izinsiz kullanılması
5846 sayılı fikir ve sanat eserleri yasasına aykırıdır.