AĞAÇ TEPESİNE TIRMANAN NESİLDEN, AYAKKABI BAĞLAYAMAYAN NESLE


17 Ekim 2022 Pazartesi

 AĞAÇ TEPESİNE TIRMANAN NESİLDEN, AYAKKABI BAĞLAYAMAYAN NESLE 

Farkında mısınız eskinden ağaçlara tırmanan koşturup duran, direğe çıkan birbirinin üzerinden atlayıp zıplayan çocuklar varken günümüzde ayakkabısını bağlayamayan, bırakın tırmanmayı düz yolda düşmeden ilerleyemeyen bir nesil var.


Nedir bu yeni nesli bu kadar deyim yerinde ise sakar ve ürkek kılan?


Hemen söyleyelim… 

Yeni nesil anneler çocuklarını fanusta yetiştirirken üzerine o kadar titriyor ve çocuğun yapması gerekenleri çocuk adına yapmakta o kadar ısrarcı oluyor ki, çocuğun belli sistemlerinin çalışması engelleniyor ve çocuk özellikle denge merkezin uyarılması için çalışma yapmadığı için düz yolda yürürken bile denge sorunları yaşayabiliyor. 


Oysa hayatın her aşamasında dengede olmak, kişinin fizyolojik gelişimini olduğu kadar psikolojik gelişimini de etkilemektedir. O nedenle küçük yaşlardan itibaren çocukların vestibuler sistemlerine yatırım yapmak önemlidir. Vestibüler sistem bireyin tüm duyularının dengeli bir şekilde çalışmasına, algılama yetenelerinin gelişmesine destek olan sistem olup, çok işlevseldir.  



Çocuğun yer çekimine karşı güven duymasına, dengesini sağlamasına yardımcı olur,


Çocuğun denge kurmasını ve güvenle hareket etmesini sağlar,


Çocuğun kas gücünü geliştirir,


Görme ve duyma duyularının doğru çalışmasını sağlar,


El-göz koordinasyonunu ve el-göz-vücut koordinasyonunu destekler,


Duyusal işlemler için gerekli bilgiyi sağlar.


Böylece hayatı keşfetme yolculuğunda olan çocuk hareket algısı kazanır, hızlı yavaş hareket eden objeleri algılar, yer yön duygusu gelişir ve objelerin ne yönde hareket ettiklerini kavrar.


Bebeklerde denge ve koordinasyon sisteminin gelişmesi için evde yapılabilecek etkinliklerden faydalanarak çocuğunuzun gelişimine destek olabilirsiniz:




  • Salıncakta sallanmak
  • Kaydıraktan kaymak, 
  • Çocuğun sandalyede kendi etrafında dönme hareketini tekrarlaması,
  • Kum, çimen, taş, yumuşak sert yüzeylerde yürümek,
  • Farklı yüzeylere temas etmek,
  • Denge tahtasında çalışmak ya da tahterevallide dengede durmak,
  • Terapi yüzeylerinin (top vb) üzerinde durmak,
  • Dans etmek,
  • Boya, fırça kullanmak, resim yapmak,
  • Çizgi ve şekil çizmek,
  • Kovaya ya da potaya top atmak,
  • Top yuvarlamak,
  • Koşmak,
  • Parkuru tamamlamak,

Dedem o ki bırakın dünyayı keşfetsin, düşüp kalksın, meraklı olup karıştırsın, sandalyeye tırmansın, ağaçtan düşsün, kirlensin ve kendi dengesini bulsun. Bu yolculukta evde destekleyin, destekleyen merkez ve oyun gruplarına götürün, çocuğunuz ile bol bol açık havada vakit geçirin ve en önemlisi de onun adına onun aşması gereken engelleri siz kaldırmayın. Bırakın tekrar tekrar denesin.




Büyük Nöron Testi Başlasın!


26 Eylül 2022 Pazartesi



Büyük Nöron Testi Başlasın!


Bulmaca ve akıl oyunları ile çocuğunuzun zihinsel gelişimi ve dikkat becerisini arttırırken aynı zamanda kendi beyninize de yatırım yapacağınızı biliyor muydunuz?

Bunun için size harika kaynak önerim var.

"365 Bulmaca ve Akıl Oyunu"     kitabı.

Yazarı: Miquel Capo

9-99 Yaş için hazırlanmış iyi bir başlangıç kitabı






PARLAYAN NESNELER SENDROMU


6 Eylül 2022 Salı

 SİZİN HAYATINIZDAKİ PARLAYAN ŞEYLER NELER?


“Parlayan nesneler sendromu, adını, çocukların parlak nesnelere duyduğu ilgiden almaktadır. Çocuklar, ilgi duydukları nesnenin parlaklığı azaldığında, algıları daha parlak olan başka bir nesneye kayar. Örneğin, çocuğa yeni bir oyuncak aldınız da bir sonrakini alana kadar keyifle oynar. Ancak siz başka bir oyuncak alınca eskisi unutulur. Bu durum psikolojide, orijinal hedefe bağlı kalmak yerine, sürekli yeni bir hedefin peşinden koşmak biçiminde yer alır.”


Şimdi önümüze sunulan yüzlerce farklı parlak uyaranı düşünün. Ekranlarımızın köşelerinde çıkan parlak reklamlar, avm lerin rengarenk ışıklı vitrinleri, gün geçtikçe artan tüketim önerileri, gerçekten olmasa bile yaratılıp önümüze sunulmuş ihtiyaçlar, janjanlı kapaklar, parlayan ambalajlar… Hepsini almak, denemek istiyoruz. Hatta bütçelerimizi zorlayıp, kredilerle borçlanarak hazza ulaşıyor sonra da yenilerine yöneliyoruz. 


Ne kadar çok o kadar fazla, ne kadar reklam o kadar prestij, ne kadar tüketim o kadar değerlilik hissi olarak algılıyor, çocuklarımızı da tüketim toplumunun birer neferi olarak yetiştiriyoruz.


Sadece moda olduğu için nefes terapisi ile ilgilenip, yoga/plates yapan tanıdıklarınız yok mu sizin de?


Sadece adı organik diye yedirmiyor muyuz çocuklarımıza sözde organik paketli gıdaları?


Moda, popüler ve herkes orada diye değil mi Çeşme’nin Alaçatı’nın bu kadar kalabalık bu kadar yoğun olması, salt fotoğraf çekilmek için değil mi kimi beachlerin girişine ödenen o kadar para?


Dönemsel olarak neresi parladı, hangi ürün ışıldadı hooop toplum olarak hemen orada değil miyiz?


İnfluser olmak için takipçi satın almak, sosyal medyada paylaşmak için evinin belli köşelerini ayarlamak, çocuğunun yediğinin giydiğinin linkini paylaşmak da parıltılı hayatlara sahip olmak için gösterilen olağanüstü çaba değil mi? 


Popüler sözde kişisel gelişim kitapları çok satarken klasiklerin ve gerçek edebi eserlerin adlarının anılmaması da parlayan nesne olarak algılanmamasından olabilir mi?


Sosyal medyada parlayan evliliklerin, verilen pozların arka planının göz yaşları, acı barındırması peki yine parlak görünmek için gösterilen çaba değil mi?


Özgeçmişlere eklenen renkli janjanlı cümleler, para verilip alınmış seminer, eğitim sertifikalarının içselleştirilmek bir kenara tek kelimesinin anlaşılmamış olması. Acınası…


IPhone bilmem kaç, Mercedes bilmem ne modellerinin yenileri çıkınca bayilere yönelmesi yüz binlerce insanın gerçekten bana mı anormal geliyor sadece?

Sahip olunanla mutlu olmak yerine, hep yeninin daha parlak olanın, daha gündemde kalanın peşine düşmüyor muyuz? Daha fazla tüketerek anlık hazların, mutlulukların ardına sığınmıyor muyuz? 


Oysa en son modelin bir sonraki versiyonu siz daha bir öncekini satın almadan önce planlanıyor aslında. Amaç tüketicinin dikkatini dağıtmak, ilgisini çekmek, anlık haz ve mutluluklarına hizmet edip sonraki adıma yöneltmek. 


Unutmayalım, tam bir şeylere odaklanmışken, birden zihnimizi dağıtan bir şeyler parlayarak karşımıza çıkar. İşte o anda kendimizi birtakım yeni araştırmalar içerisinde bulabiliriz.Özellikle sosyal medya odaklanamama sorununu yaratan ve sürekli parlatılan şeyleri önümüze sunar. Parlatılan şeyleri yapıp, parlatılan yerlerde bulunup, parlatılan şeylere sahip olduğumuz zaman kendimizi kısa sürede olsa daha mutlu, huzurlu hissederiz. Sonra yenisi ile karşılaşırız ve bu durum ortadan kaybolur.



NOT: 

“Eğitim Dünyasında Parlayan Şeyler

Çocuklarımıza her türlü imkanı sağladığımızda her derste başarılı olmalarını ve her alanda beceri göstermelerini bekliyoruz. Çocuğun her derste elbette başarılı olabilir. Ancak her dersi severek başardığını söylemek çok da mümkün değildir.

Çocuklarımızı sürekli parlayan bir alandan bir alana yönlendirmek yerine onların sevdikleri, istedikleri bir iki alanda yoğunlaşarak uzmanlaşmalarını sağlamak daha sağlıklıdır.”








ÇOK SEÇENEK KARAR VERMEMİZİ NASIL ETKİLİYOR?


29 Ağustos 2022 Pazartesi

 ÇOK SEÇENEK KARAR VERMEMİZİ NASIL ETKİLİYOR?

Şahsen ne kadar çok seçenek olursa kararımın o kadar net olacağını düşünenlerdendim. Daima seçim hakkım olsun ve özgür iradem ile karar vereyim isterim. Örneğin bir arkadaşımla otururken sipariş verecek isem asla "Seninkinden" ya da "fark etmez" diyenlerden değilim. Ancak algılarımız ve kararlarımız ile ilgili psikolojik tabanlı BLİNK adlı kitabı okuduktan sonra seçenekler konusunda düşünmeye başladım. Zira kitap az sonra aşağıda tam metnini de paylaşacağım bir araştırmadan bahşediyor ve diyor ki seçenekler ne kadar fazla olursa bireylerin karar vermeleri o kadar zorlaşıyor ve karar vermekten (satın almaktan) tamamen vazgeçmelerine neden oluyor. çok ilginç değil mi? Ticarette hep çok seçenek sunmanın ve tercihi tüketiciye bırakmanın önemini öğrendik yıllarca, yaa ki nörospikoloji satın alma davranışlarımıza yönelik çalışmalar yapane dek.

"Başarılı bir karar verici olabilmek için fazlalıkları atmamız gerekir. Bir ayıklama süreci sekteye uğradığında ayıklamayı beceremezsek veya ayıklamak istemezsek veya çevremiz ayıklamamıza fırsat vermezse, başımız dertte demektir.

Bir deneyde, büyük bir süper marketiniçine tadım standı kuruldu. Standda bir süre 6 cins reçel tadıma sunuldu; daha sonra da 24 cins. Amaç, reçel cinslerinin sayısının, reçel satışlarında etkili olup olmayacağını görmekti. Alışılagelmiş kanaat, müşterilerene kadar seçenek verilirse satın alma ihtimalinin o kadar arttığı yolundadır; çünkü zevklerine tam uyan ürünü bulabilirler. Oysa deneyde tam aksi ortaya çıktı. 6 cinsli standda tatmak için duranların %30’u reçel satın alırken, 24 cinslide sadece %3’ü aldı Neden? Çünkü, insanlara fazla seçenek verilirse kafaları karışır ve paralize olurlar. Bir çırpıda karar vermek istiyorsak, sadeliği korumalıyız."

Kitabı okumanızı öneririm. Çok farklı toplumsal alanlarda ve kararlarımız ile ilgili çalışmaları derlemiş yazar. 

Benim buradan ulaşmak istediğim sonuç yine ebeveynlik ve çocuklara dair olacak. Biz yeni nesil anne babalar çocuğumuza çok seçenek sunmanın, çok oyuncak almanın, çok madde ile uyarmanın çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Oysa tıpkı reçel deneyinde olduğu gibi odasındaki fazla oyuncak, okunmayı bekleyen fazla kitap, yapılacak çok fazla etkinlik seçeceği de çocuğumuzu tamamen vazgeçmeye itiyor olabilir mi?

Evet kesinlikle öyle.

Az çoktur felsefesini benimsemekte ve sadeleşmekte fayda olduğuna inanıyorum. 

Oynayacağı bir kaç oyuncağı odasında bırakarak oyuncak, kitap, materyal rotasyonu yapmanın hem çocuğun seçeneklerini azaltmak hem de daha sonra yeninden oyuncağına kavuştuğunda doya doya oynamasını sağlamak adına önemli olacağını unutmamakta fayda var.

"Lego mu yapalım, bebek mi oynayalım, akülü arabaya mı binelim, bisiklet mi sürelim, oyun hamuru mu modelleyelim, kitap mı okuyalım yoksa parka mı gidelim?" gibi çok fazla seçenek sunduğunuzda çocuğunuzun birini seçmekte zorlanacağı aşikar ve bu nedenle de belki de hiçbirini yapmak istemeyecektir. Özellikle işlem öncesi dönem dediğimiz dönemde net olmak, iki seçenek sunmak (bizim önereceğimiz ve bir birine yakın iki öneri olmasına dikkat edelim) yerinde olacaktır.

Unutmayın çocuğunuzun çok oyuncağa, bol etkinliğe, onlarca seçeceğe sahip olmaktan daha fazla önemseyeceği ve kıymetli olan şey sizinle vakit geçirmesidir. Çocuklarınızla az seçenekli bol nitelikli vakit geçirmeniz dileğiyle...

Not: kitap arka kapak yazısı aşağıdaki gibidir. 

GÖZ AÇIP KAPAYINCAYA DEK GEÇEN İKİ SANİYEDE BEYNİMİZDE NELER OLUYOR?

Bir çiftin tartışmasına kulak misafiri olup ilişkilerinin geleceğine dair bir fikre kapıldığınız oldu mu hiç? Maç izlerken bir pasın gol olup olmayacağını anladığınız bir an... Ya da yaptığınız bir iş görüşmesinin ardından işe alınacağınızı düşündüğünüz halde yanıldığınız bir durum...

Elinizdeki kitap, gündelik hayatımızın en küçük bileşenleriyle ilgileniyor: Ne zaman yeni biriyle tanışsak, karmaşık bir durumla yüz yüze gelsek veya güç bir adım atmak zorunda kalsak birdenbire ortaya çıkan anlık izlenimlerin ve kararların içeriğiyle.

,Gladwell, zihnimizin nasıl tepki verdiğini incelediği bu kitabında çok düşünmeden alınan kararların, ince ince düşünülmüş kararlar kadar iyi olabildiği örnekleri çözümlerken, her zamanki gibi madalyonun diğer yüzüne bakmayı ihmal etmiyor ve içgüdülerimizin bize ihanet ettiği anları da sorguluyor. Psikoloji ve nörobilim teorilerinin hayatın çeşitli alanlarından zengin ve yaşanmış örneklerle sınandığı Blink’i okurken kendinize bir adım daha yaklaşacaksınız.

“Roman tadında... Blink, dünyamıza ve benliklerimize dair şaşırtıcı içgörülerle dolu.” 




MEĞER BEN FEMİNİSTMİŞİM / KİMBİLİR BELKİ SİZ DE FEMİNİSTSİNİZ


24 Ağustos 2022 Çarşamba

Son zamanlarda zevkle okuduğum ve gerçekten bazı şeylerin ayırdına vardığım bir kitaptan bahsedeceğim bu gün sizlere. Sevgili Blogcuanne olarak tanıdığımız Elif'in ikinci kitabı "Meğer Ben Feministmişim". 

İsmini görüp, kapağına bakıp okumak istediğim bir kitap oldu. Elim kendi kendine gitti kitaba. Meğer ne doğru kararmış. Siz de içinde bulunduğumuz annelik cenderesinde kendinizi bazen uzaylı gibi hissediyorsanız bu kitabı mutlaka temin edin. 

Üzerimize aldığımız yüklerin, sorumlulukların farkına varmak, yardım almak yerine iş bölümü yapmak, kendinize ait de bir hayatınız olduğunu fark etmek ve mutlu huzurlu evlilik için kendi değerinizi keşfetmek isterseniz okuyun derim.

Kitap özetle şöyle tanıtılıyor:

“Blogcu Anne Elif Doğan kendi feminist aydınlanma yolculuğunu anlatırken feminizmi hayatın tam ortasına yerleştiriyor; bizleri evimizi, partnerimizle iletişimimizi, çocuklarımızla ilişkimizi, aşka bakışımızı, kısacası hayatı yaşayış biçimimizi değiştirmeye davet ediyor. Şimdi bırakın ev dağınık kalsın, siz bu kitabı okuyun. Dansınız değişecek.”

 

Ayrıca kanaviçelerden oluşan kitap kapağı da çok dikkat çekiyor. Doğan, kendi blog sayfasından kitap kapağına dair şu bilgiyi veriyor:

“Bundan birkaç sene önce, Almanya’da yaşayan bir okurum bana bir mesaj gönderdi ve bir kanaviçe işlediğini, bana göndermek istediğini söyledi. Burcu Uçaray Mangıtlı’nın işlediği kanaviçe, benim küçük feminist isyanımı dile getiren ve ben farkında olmadan slogan haline dönüşen bir etiketi yansıtıyordu.

“Burcu’nun bu işlemesinin, zarif ve emek isteyen bir el işi olmasının ötesinde bir anlamı vardı. El işleri, özellikle nakış işleri, yüzyıllar boyunca kadınlara ait bir emek olmuş, Batı’da sanayi devrimiyle birlikte eve kapatılan kadının “hoşça”, “uysalca”, kısacası “kadınca” vakit geçirmesine fırsat verirken, aynı zamanda ona kendini ifade etmek için bir kapı da aralamış, bir çeşit direniş ve isyan aracı olmuştu. Bugünlerde “feminist nakış” olarak adlandırılan bu zanaat, kadınlara atfedilen çiçek, böcek, kalp gibi işlemelerin ardında, ataerkiye dönük isyanları dile getiriyordu.

 

“Burcu’nun, bana gönderdiği günden beri evimizin başköşesinde duran bu zarif işlemesi, zarafetin ardında barındırdığı direnişle birlikte yeni kitabımın kapağına ilham verdi. Feminist aydınlanma yolculuğumu anlattığım, “kendi küçük feminist manifestom” dediğim kitabımın kapağı da böyle olmalıydı.

“Uzun araştırmalar, tartışmalar, hesaplamalar ve tasarımlar sonucunda, babamın büyük bir dikkatle oluşturduğu şablonu annem aynı dikkatle işledi. Tasarımcı Serçin Çabuk, bu işlemeyi hayalimden de güzel bir kitap kapağına dönüştürdü.”

Doğal, samimi, okurla içtenlikle iletişim kuran bir kitap. Okuyucusu bol olsun…



İstinye Park AVM KİDZBRAIN ATÖLYELERİ



Açıldığı günden bu yana tatil ve özel günlerde düzenlediği etkinliklerle fark yaratan İstinye- Park İzmir, yaz tatili boyunca pandemi sonrası duyu hassasiyeti olan, duyusal anlamda oyunlardan keyif alan, suya, sabuna, köpüğe, çamura dokunan ve keyif veren atölyeler ile dolu bir program hazırladı.


GELİŞİM YOLCULUĞU


Çocukların gelişimlerine yönelik oyunlar düzenleyen KidzBrain Oyun ve Aktivite Merkezi, İstinyePark İzmir'e özel atölyelerle çocukların yaz tatilini hem verimli hem de eğlenceli geçirmesine imkan sağlayacak. KidzBrain'in düzenlediği atölyelerde çocukların duyularının gelişimine yönelik oyunlar, zeka oyunları ve sanat atölyeleri yer alıyor. Yapılacak atölyelerle çocukların yaz tatilinde birçok farklı alanda gelişimi desteklenecek. 18 - 31 Temmuz arasında hafta içi her gün ve cumartesi günleri gerçekleştirilecek olan çeşitli atölyeler alanında uzman kişiler tarafından yönetilecek.

HAFTA içi programları 

14.00-14.45 saatleri arasında 5-9 yaş aralığındaki çocuklar için 'Oyuncu Beyinler' Atölyesi, 

15.00-15.40 saatleri arasında 24-36 ay aralığındaki çocuklar için 'Benimle Oynar Mısın?' Atölyesi, 

16.00- 16.40 saatleri arasında 18-24 aylık çocuklar için 'Benimle Oynar Mısın?' Atölyesi, 

17.00-17.40 saatleri arasında 36+ aylık çocuklar için 'Benimle Oynar Mısın?' Atölyesi, 

19.00-19.45 saatleri arasında 9-14 yaş aralığındaki çocuklar için 'Oyuncu Beyinler' Atölyesi şeklinde olacak.


ÜCRETSİZ ETKİNLİKLER
CUMARTESİ programları 

14.00-14.45 saatleri arasında 8-14 yaş aralığındaki çocuklar için 'Dikkat Avcıları' Atölyesi, 

15.00-15.40 saatleri arasında 36+ aylık çocuklar için 'Oyun Arkadaşım Olur Musun Anne/Baba?' Atölyesi, 

16.00-16.40 saatleri arasında 8-14 yaş aralığındaki çocuklar için 'Sihirli Zeka' Atölyesi, 

17.00- 17.40 saatleri arasında 36-60 aylık çocuklar için 'Sahne Ayna Drama' Atölyesi, 

19.00-19.45 saatleri arasında 7-12 yaş aralığındaki çocuklar için 'Değişen Dünya Gelişen Beyin/Ebeveynli Resfebe' Atölyesi şeklinde gerçekleşecek. 


Atölyelerin tamamı ücretsiz olup atölyelerde kontenjan sınırı var. Katılım ise rezervasyon ile sağlanacak.

OYUN ARKADAŞIM OLUR MUSUN?


17 Ağustos 2022 Çarşamba


 Oyun Grubu arayışı olan İzmirli annelere duyurulur:

Tam 1 yılıdır Oyun ve Etkinlik merkezi işletiyorum. Ben bu işte iddialıyım ve rakip tanımıyorum diyinceye kadar kimselere ses etmedim.

Ağustos 2022 de başlayan KidzBrain Oyun ve Etkinlik Merkezi maceram 1 yılda toplam 2103 çocukla temas edip neredeyse sıfıra yakın müşteri şikayeti ve çok yüksek müşteri memnuniyeti ile 1. yılını doldurdu.  Bunun yaşattığı haklı gururu yaşıyorum.

İzmir Bornova Narova2 de yer alan merkezimize bu güne dek Torbalı'dan Menderes'e, Çiğli'den Bergamaya ve hatta Bodrum'a kadar oyun grubu için düzenli gelen ailelerimiz oldu.

İzmir'in hatta Türkiye'nin en prestijli Avm si olan İstinye Park AVM'nin çok beğenilen oyun etkinliklerini de KidzBrain ekibimle gerçekleştiriyoruz.

Siz de alanında fark yaratan, tamamen çocuk odaklı, gelişim takipli profesyonel bir oyun grubu arıyorsanız gelin tanışalım.

Oyun arkadaşım olur musun?

0533 521 7376


© Okuyan Anne - Yeni Nesil Annenin Kitaplığı
Maira Gall
Okuyan Anne - Yeni Nesil Annenin Kitaplığı - ©

Blog Tasarımı

Bu sitede yayınlanan yazılar ve resimlerin izinsiz kullanılması
5846 sayılı fikir ve sanat eserleri yasasına aykırıdır.