2015 Bahar Okuma Şenliği Listem


23 Mart 2015 Pazartesi

VEEE 2015 BAHAR OKUMA ŞENLİĞİ MERHABA
2015 Bahar Okuma Şenliği başladıysa ben de listemi hazırlarım. Şimdilik evde okunmayı bekleyenlerden oluşturdum kategorimi.

Detay ve kuralları şöyle belirlemiş sevgili Pinuccia'nın Kitapları: (http://pinucciasbooks.blogspot.com.tr/2015/03/bahar-okuma-senligi-2015.html)

1. Kategori (10 puan): Yaşar Kemal'den bir kitap. Kısa bir süre önce kaybettiğimiz ustaya saygı kategorisi.
Yaşar Kemal – Ağacin Cürügü

2. Kategori (10 puan): Bir çizgi roman veya foto roman.

ÖNERİLERE AÇIĞIM

3. Kategori (10 puan): Bir iki kitabını okuyup külliyatını okumayı gönlünüzden geçirdiğiniz bir yazardan bir kitap.

Maeve Binchy – Yalnız Kadınlar Sokağı

4. Kategori (10 puan): 1001 kitap listesinden bir kitap.
Stefan Zweig AMOK KOŞUCUSU (e-book olarak telefonuma yükledim oradan okuyacağım)

5. Kategori (10 puan): Mizahi türde, eğlenceli bir kitap.


Pucca Günlük – O Adam Buraya Gelecek

6. Kategori (10 puan): Yasaklanmış bir kitap.

Sabahhattin Ali’den Sırça Köşk (İhtilal yıllarında yasaklanmişti yanılmıyorsam. Hatta HÜKÜMET KADIN filminde de konu edilmişti)

7. Kategori (10 puan): Daha önce okuduğunuz bir kitapta bahsi geçtiği için merak edip okumak istediğiniz bir kitap.
?
8. Kategori (10 puan): İsminde bahar mevsimini çağrıştıran bir kelime geçen veya olayların bahar mevsiminde geçtiği bir kitap.

Manolya Kokulu Hikayeler

9. Kategori (10 puan): Bir yazarın tavsiye ettiği bir kitap.

Nicholas D. Cristof / Sheryl Wudunn / Gökyüzünün Yarısı

Kitabın kapağında ELİF ŞAFAK öneriyor

10. Kategori (10 puan): Fantastik kurgu/bilim kurgu/distopya/steampunk vb. türde bir kitap.

CAREY – Yeni Dünya

11. Kategori (10 puan): Bir öykü kitabı.
A.Ali URAL / Satranç Oynayan Derviş

12. Kategori (10 puan): Sizinle aynı ay doğmuş bir yazar veya şairden bir kitap.
ÖNERİLERE AÇIĞIM. Ocak ayı doğumluyum
13. Kategori (10 puan): Beyaz perdeye aktarılmış bir kitap. 

ÖNERİLERE AÇIĞIM

14. Kategori (10 puan): Nobel Edebiyat Ödülü kazanmış kadın bir yazardan bir kitap.

Selma Ottilia Lovisa Lagerlöf (1909), Grazia Deledda (1926), Sigrid Undset (1928), Pearl Buck (1938), Gabriela Mistral (1945), Nelly Sachs (1966), Nadine Gordimer (1991), Toni Morrison (1993), Wislawa Szymborska (1996), Elfriede Jelinek (2004), Doris Lessing (2007), Herta Müller (2009), Alice Munro (2013).

15. Kategori (10 puan): Biyografi/otobiyografi/anı türünde bir kitap.
ÖNERİLERE AÇIĞIM

16. Kategori (10 puan): Bir savaş romanı. (Fantastik savaşlar kapsam dışı)
ÖNERİLERE AÇIĞIM

17. Kategori (10 puan): Çok uzun süredir okumaya niyetlenip okumayı sürekli ertelediğiniz bir kitap.

Canan TAN / Pembe ve Yusuf
18. Kategori (Her kitap 10 puan, 3 kitabı da okuyana ekstradan 20 puan, toplam 50 puan): Dünya edebiyatından üç kitap. Kitapların biri Latin Amerika, biri Uzakdoğu, biri Balkan edebiyatından olmalı. Türk edebiyatı kapsam dışı.
Latin Amerika: 
Uzakdoğu:  Japonya, Haruki MURAKAMI – Renksiz Tsukuru Tazaki’nin Hac Yılları

Balkanlar: 

 19. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 30 puan, toplam 60 puan): Aynı yazardan üç kitap. (Kitaplar aynı seriye ait olabilir).
Sabahattin ALİ’den 1)Kürk Mantolu Madonna 2)İçimizdeki Şeytan 3)Kuyucaklı Yusuf

20. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 20 puan, toplamda 60 puan): Şimdiye kadar hiç kitabını okumadığınız dört yazardan birer kitap. Yazarların ikisi Türk, ikisi yabancı, ikisi kadın, ikisi erkek olmalı.

Yerl, Kadın: Pınar MERMER / Yavaş Ebeveynlik

 Yerli Erkek Mithat TERJE / ODA

Yabancı Kadın:  Christina Baker Kline / Öksüzler Treni  

Yabancı Erkek: William Golding / Sineklerin Tanrısı

21. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 40 puan, toplamda 80 puan): Karakterlerin bulundukları kitaba isim verdikleri dört kitap.

Can DÜNDAR : Abim DENİZ
Can DÜNDAR: BİRAND

22. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 40 puan, toplamda 80 puan): Kendinizin belirleyeceği bir temaya uyan dört kitap.
Anne Çocuk kitaplığı kategorisinden 4  Pedagog Adem GÜNEŞ kitabı

1.       Çocuk Deyip Geçmeyin

2.       Güvenli Bağlanma

3.       Çocuk Neyi Neden Yapar

4.       Çocuk Eğitiminde Pozitif İletişim

Anne Duygusallığı Sardı Dört Bir Yanımı


21 Mart 2015 Cumartesi

SUDELİNAM'A
Anne olmak demek...
Her an her dakika karnındaki kelebeklerin uçuşunu hissetmek ve evladının büyümesini seyrederken bir yandan büyümesinden keyif almak diğer yandan geleceğinden endişe etmek demekmiş meğer.
Onun için en güzellini, en iyisini isterken tüm çocuklar için dua etmek, daha yaşanabilir bir dünya bırakamadığı için hayıflanmakmış bir nebze.
İzlediği her haberden etkilenmek, okuduğu her kurgudan beslenmek, ümit ile umut ile karmakarışık düşünceleri çekip çevirmekte zorlanmakmış meğer.
O hasta olduğunda hayatın durduğunu zannetmek, uyuyunca sesini özlemek, okula gönderdiği için vicdan azabına gark olmak, okulda mutlu olduğunu bildiğin halde "acaba"lar ile kendi kendini yemekmiş bir anlamda.
O her "Annecim" dediğinde eriyip bitmek, alıp içine yeniden sokmak gibi anlamsız ve imkansız isteklerle kıvranmakmış annelik.
Anne olmak kendi anneni daha iyi anlamakmış gerçekten de"Anne olunca anlayacaksın" dediklerinde anlayamayıp, anne olduğun an kavramakmış annelik.
Onun için canını ver deseler vermeyecek anne yoktur sanırım.
En hassas yanın, en kopamadığın bağın, bir kere sahip olunca vazgeçilmezlerinin ilk sırasına yerleşiveren dalınmış evlat.
Bıktığın, usandığın, tükendiğin anlarda bile "aman bir şey olmasın" diye üzerine titrediğin, onun disiplin ederken bile kıyamadığın, sinir harbinin doruk anında bile kötü tel söyleyemediğin önceliğinmiş meğer.
Canım kızım... Sudelinam... Büyüyorsun.
Her gün yeni şeyler öğreniyor, kurduğun tümceler, anlattığın paragraflarla bizi şaşırtıyorsun. Her anne çok şanslıdır ama bir bilsen bana kendimi nasıl özel ve önemli hissettiriyorsun.
O tatlı dilin, "Annecim annecim"lerin, bana aşırı derece bağlılığın, faaliyet yapma isteğin ve azmin hiç bitmesin.

Bu gece bambaşka şeyler yazmak için oturmuştum oysa klavye başına. Ama fark ettim ki senden önemli yazacak bir şeyim yok bu akşam.

Seviyorum seni koca bebek... Inadına, hırsına, kaprislerine rağmen...
Biriciğimsin benim...

22.03.2015 Pazar Saat: 02:17 İzmir

Anne ve Down Sendromlu Kızının Etkileyici Fotoğraf Projesi


Anne ve Down Sendromlu Kızının Etkileyici Fotoğraf Projesi

İrlandalı sanatçı Emer Gillespie ve down sendromu ile doğan kızı Laoisha'nın birlikte yürüttüğü proje 2008 yılında başlamış. Anne kız, her fotoğrafta rolleri değişerek aynı açıyla, aynı ışıkla, aynı pozu verdikleri "Picture you and picture me' adını verdikleri proje için, Emer Gillespie şöyle diyor; 

'Bu bizim aile albümümüz ve Laoisha'nın büyüdüğünü görmek beni çok mutlu ediyor. Proje, kızımın görsel dilini geliştirmeye devam ettiği sürece güncel kalacak. Eğer 'ne zaman bitecek?' derseniz, kızım ne zaman projeye olan arzusunu kaybeder ya da artık fotoğraflarında beni görmek istemezse, o zaman projeyi sonlandıracağız.'














NATIONAL GEOGRAPHIC - İLK YAŞ Part.1





Bebeğinizle kurduğunuz iletişim ve ona gösterdiğiniz şefkat zekasını belirliyor.
 


Bebek beyninin gelişmek için sevgiye ihtiyacı var. İlk yıl yaşananların beyinde bıraktığı izlerse düşündüğümüzden çok daha derin...

Taş kokain furyasının Amerikan kentlerini kasıp kavurduğu 1980’lerin sonunda Philadelphialı neonatalog (yenidoğan uzmanı) Hallam Hurt’ün en büyük endişesi, bağımlı annelerin çocuklarının gördüğü zarardı. Hurt ve meslektaşları düşük gelirli ailelerin çocukları üzerinde bir araştırma yaptı ve bu araştırma kapsamında, uyuşturucuya maruz kalan ve kalmayan dört yaş grubundaki çocuklar karşılaştırıldı. Araştırma sonuçlarına göre denek grupları arasında önemli bir farklılık yoktu ama ortaya bir başka gerçek çıkmıştı: Her iki grupta da çocukların IQ’ları ortalamadan çok daha düşüktü. Hurt, “Minikler çok şirindiler ama IQ’ları 82–83 civarındaydı,” diyor. “Oysa ortalama IQ 100. Bu sonuçla şoke olmuştuk.”



Söz konusu keşfin ardından dikkatlerini, iki grubu farklılaştıran değil aynılaştıran özelliğe yönelttiler: Tümü, yoksul ailelerin çocuklarıydı. Araştırmacılar, bu kez de çocukların yaşadıkları ortamı anlamak üzere bir kontrol listesi hazırladı ve ev ziyaretlerine gidildi. Anne–babalara, evde en az on kitap, çocuk şarkıları içeren bir müzikçalar, rakamları öğrenmekte çocuklara yardımcı olacak oyuncaklar olup olmadığı soruları yöneltildi. Ebeveynlerin çocuklarla sevgi dolu bir ses tonuyla konuşup konuşmadıkları, sordukları soruları yanıtlayıp yanıtlamadıkları, onlara sarılıp, öpüp, övgü dolu sözler sarf edip etmedikleri not edildi.

Sonuç, evde daha fazla ilgi ve yakınlık gören çocukların daha yüksek IQ’ya sahip olduğuydu... Bilişsel (kognitif) açıdan daha fazla uyarılan çocuklar dil işlevlerinde üstün bir performans gösterirken, daha çok ilgi görenler de hafıza işlevlerinde başarılı oluyordu.
 


Araştırma bu aşamada da sonlanmadı. Yıllar sonra, söz konusu çocuklar ergenlik dönemine eriştiklerinde beyin MR’ları çekildi ve sonuçlar dört ve sekiz yaşlarındayken gördükleri ilgi derecesi kayıtlarıyla karşılaştırıldı. Çocukların dört yaşında gördükleri ilgi ile hipokampus (beynin hafızayla ilişkili bölümü) boyutu arasında güçlü bir ilişki olduğu görüldü. Ancak, sekizinci yaştaki ilgi derecesiyle hipokampus arasında bir ilişki yoktu. Elde edilen sonuçlar, duygusal olarak destekleyici bir ortamın çok erken yaşlarda ne denli büyük bir önem taşıdığını ortaya koyuyordu. 2010’da yayımlanan Philadelphia araştırması, çocuklukta yaşananların gelişmekte olan beynin yapısını şekillendirdiğini ortaya koyan ilk çalışmalardan biriydi. O dönemden bu yana, bebeğin sosyoekonomik statüsü ile beyin gelişimi arasında ilişki olduğunu gösteren farklı araştırmalar da gerçekleştirildi. Akıllara durgunluk veren bir kapasiteyle donanmış olarak dünyaya gelen beyin, kendisini daha da donanımlı kılmak için ortamdan gelen girdiye gereksinim duyuyor. Bilim insanları şimdi de, bu gelişimin doğumsal olan ile edinsel olan arasındaki karşılıklı etkileşim tarafından nasıl şekillendiğini keşfediyor.

Çocuk beynine ileri teknoloji görüntüleme aletleriyle bakan bilim insanları, dünyaya gözlerini ilk açtığında neredeyse doğru düzgün göremeyen bir çocuğun nasıl olup da konuşur, bisiklete biner, resim çizer ve beş yaşına geldiğinde hayali bir arkadaş icat eder duruma geldiğinin gizemini çözüyor. Bu süreçte çocukların dil, sayı ve duygusal anlayış yeteneğini nasıl edindikleri konusundaki bilgileri arttıkça da, bebek beyninin muhteşem bir öğrenme makinesi olduğunun iyice farkına varıyorlar. Yani bebek beyninin geleceği –büyük oranda– bizim elimizde.


Bir grup hücrenin metamorfoza uğrayarak minicik bir bebek olması yaşamın en büyük mucizelerinden biri. Ancak, bu savunmasız bebeğin, sizinle yatağa gideceği saat konusunda pazarlık yapan, yürüyen, konuşan bir çocuk haline gelmesi de aynı derecede mucizevi. Bu makale için araştırma yaptığım sırada, söz konusu mucizenin gözlerimin önünde şekillenmesini bizzat izledim. Kızım bu süreçte karnının aç olduğunu bildirmek için kulak tırmalayıcı bir şekilde ağlayan huzursuz bir yumak olmaktan çıktı ve güneş gözlüğünü takmadan evden dışarı adım atmamakta direnen üç yaşında enerjik bir çocuğa dönüştü. Zihinsel ve duygusal yetilerinin gelişmesi başlı başına bir mucizeler silsilesiydi. Ve bebek beyninin dünyayı ne kadar ustaca kavramayı öğrendiği konusundaki hayranlığımı daha da derinleştirdi.

Kızımın geçtiği dönüm noktaları tüm anne–babalara tanıdık gelecektir. İki yaşında, kaldırımda yürürken elimi tutması gerekmediğini anlayacak bilgiye sahipti –sadece caddede karşıdan karşıya geçmek üzereyken elime uzanıyordu. Aynı yaşlarda küvetin giderini topuğuyla kapamayı ve hızlı bir duşu eğlenceli bir küvet keyfine çevirmeyi öğrendi. Üç yaşına basmadan önce uzun konuşmalar yapıyor ve kendince tekerlemeler uyduruyordu.

Binlerce yıldır çocuk yetiştirmemize rağmen, halen, bebeklerin bilişsel ve dilsel yetilerinde, akıl yürütme ve planlamada nasıl olup da dev adımlar attığına dair bildiklerimiz çok sınırlı. İlk yıllardaki gelişmenin ışık hızı, büyük sinir devresi sarmallarının oluşumuyla çakışıyor. Doğumda beyinde yüz milyar kadar, yani yetişkinlikteki kadar nöron (sinir hücresi) bulunuyor. Bebek büyüdükçe, duyusal girdi akınına maruz kalan nöronlar diğer nöronlara bağlanıyor ve üç yaşına gelindiğinde yüz trilyon civarında bağlantı oluşuyor.

Ninni dinlemek ya da bir oyuncağa uzanmak gibi farklı güdüler ve görevler farklı sinir ağlarının oluşmasına katkıda bulunuyor. Tekrarlayan aktifleştirme yoluyla sinir devreleri güçleniyor. Sinir liflerini kaplayan kılıf –miyelin adı verilen izolasyon maddesinden oluşuyor– sık kullanılan yollarda kalınlaşarak, elektriksel tepkilerin daha hızlı iletilmesini sağlıyor. Çalışmayan devreler ise sinaptik budanma denilen bağlantı kesilmesi sonucu ölüyor. Beyin, bir–beş yaşları arasında ve daha sonra ergenlik çağının başlarında büyüme ve yeni işlev kazanma döngülerinden geçiyor. Bu süreçte edinilen deneyimler, yerleşik devrelerin şekillenmesinde önemli bir rol oynuyor.

Doğumsal ve edinsel olanın bir araya gelerek beyni nasıl şekillendirdiği konusu en çok dil yetisinin gelişiminde kendini gösteriyor. Bu yetinin ne kadarı donanım olarak geliyor, gerisini bebekler nasıl geliştiriyor? Araştırmacıların bu soruya yanıt bulma yöntemlerini öğrenmek için Judit Gervain’i ziyaret ediyorum. Paris’te, Descartes Üniversitesi’nde bilişsel sinirbilimci olan Gervain, son on yılını birkaç günlükten birkaç yaşına kadar uzanan bir yelpazedeki çocuklarda dil yeteneğini incelemeye vermiş. Yenidoğanlar üzerinde bir deney yapmaya hazırlandığı Paris’teki Robert–Debré Hastanesi’nin merdivenlerinde buluşuyoruz kendisiyle.

Doğum servisi koridorunun sonundaki odaya doğru izliyorum Gervain’i. Sabahın ilk deneği, pembe puantiyeli bir battaniyeye sarılmış olarak peşinde babasıyla birlikte sedyeyle getiriliyor. Araştırma asistanı bebeğin başına düğmeye benzer sensörlerle bezenmiş bir başlık geçiriyor. Amaç, nu–ja–ga gibi ses sekansları dinletildiği sırada bebeğin beynini görüntülemek. Ancak daha gözlem başlamadan bebek tiz çığlıklar atarak kolay boyun eğmeyeceğini belli ediyor. Asistan telaşla başlığı çıkarırken babası bebeği kollarına alıyor.

Onlar gittikten sonra, kendisi de birkaç ay önce doğum yapan Gervain bu tür başarısızlıkların olağan olduğunu söylüyor. Bir başka yeni doğmuş bebek –yine babası eşliğinde– getiriliyor. Gervain’in asistanı aynı protokolü izliyor ve bu kez işlem sorunsuz ilerliyor. Bebek gözlem boyunca uyuyor.

Gervain ve meslektaşları, yenidoğanların farklı ses kalıpları arasında ayrım yapma konusunda ne derece başarılı olduklarını sınamak için de benzer bir yöntem kullanmış. Ses sekansları dinlettikleri bebeklerin beynini yakın kızılötesi spektroskopisiyle görüntülemişler. Sesler bazen mu–ba–ba örneğinde olduğu gibi ABB düzeninde tekrarlanmış, bazen de mu–ba–ge gibi ABC düzenindeymiş. Beyindeki konuşma ve ses işleme bölgelerinin, ABB sekansına daha güçlü karşılık verdiğini belirlemişler. Daha sonra yaptıkları bir araştırma ise, yenidoğan beyninin AAB kalıbı ile ABB kalıbı arasındaki ses sekansları farklılıklarının da ayrımına vardığını ortaya koymuş. Yani bebekler sadece tekrarı algılamakla kalmıyor, bunun sekansın hangi noktasında meydana geldiğine de duyarlılar.

Gervain çıkan sonuçlardan heyecanlı. Çünkü sesin düzeni, üzerinde kelimelerin ve dilbilgisinin inşa edildiği bir temel. “Konumsal bilgi, dilin anahtarı,” diyor. “Bir şeyin başta ya da sonda olması büyük farklılık yaratır: ‘John ayıyı öldürdü’ cümlesi ‘ayı John’u öldürdü’ cümlesinden çok farklıdır.”

Bebek beyninin henüz doğumun birinci gününde seslerin düzenlenme biçiminin sekansına tepki vermesi, dil öğrenme algoritmalarının çocuklarda doğumla gelen sinir dokusunun bir parçası olduğunu gösteriyor. “Biz hep lineer bir bakış açısıyla düşündük. Bebekler ilk önce sesleri öğreniyordu, sonra kelimeleri, ardından da bir araya getirilmiş kelimeleri anlıyordu,” diyor Gervain. “Ama yakın dönemde yapılan bazı araştırmalar sayesinde her şeyin birinci günden itibaren gelişmeye başladığını anlıyoruz. Bebekler dilbilgisi kurallarını daha en baştan öğrenmeye başlıyor.”


National Geographic Türkiye'nin Ocak 2015 sayısından alınmıştır.


 

ÇOCUĞUNUZLA BİRLİKTE AKTİVİTE YAPMAYA NE DERSİNİZ?


19 Mart 2015 Perşembe

Günümüzde istisnalar dışında her çocuk özel, her anne ilgili evladıyla. Hatta bazı anneler sadece kendi çocukları ile değil evrendeki tüm çocuklarla ilgili olabiliyor. Çalışma hayatını, kariyerini çocuklara ve onların gelişimine yönelik ürün ve hizmetler üreterek devam ettirecek kadar seviyor onlarla iç içe olmayı.
 
İşte o annelerden birini tanıtacağım bu ay sizlere. Saba Hanımdan ve Bardabas Çocuk setleri/kutularından bahsedeceğim bu postta.
 
Bardabas Çocuk ile resmi olarak tanışmam Sevgili Gülşah Hanım'ın Sudelina'ya Barbadas Müzik kutusu armağan etmesi ile başladı.
 
Evimize gelen kargo kutusunu açtığımızda ne kadar basit malzemelerle nasıl da mutlu faaliyetler yapabildiğimizi keşfettik kızımla birlikte. Kutudan Müzik temalı bir hikaye kitabı, 7 aktivite ve yapmak için gerekli malzemeler çıktı ve bir de çocuk flütü vardı kutunun içinde. 2 buçuk yaşında bir çocuk için çok sesli etkinliklerin ne kadar eğlendirici ne kadar ilgi çekici olduğunu anlatmama gerek yoktur sanırım. Öncelikle davulumuzu yaparak başladık etkinliklere, akabinde batari ile genişlettik minik orkestramızı. İri Boncukları dizerek oluşturduğumuz zilli (tef) müzik aletimiz de eklenince evde mini bir konser vermeye hazırdık elbette. Pirinç taneleri, kaşık, supriz yumurta kutusuna benzer bir kutu ve ip yardımı ile hazırladığımız marakas'ı kızım mikrofon olarak kullanmayı tercih etti ve başladı şarkı söylemeye.
 
Bu arada bahsetmeyi unuttuğum önemli bir detay da faaliyet kutusundan çıkan ve çok amaçlı kullanılabilecek Bardabas Faaliyet önlüğü elbette.
 
Bizim evde artık aktivite saatleri çok daha renkli çok daha sesli ve eğlenceli.
 
Bu ay ki konuk ürünümüz BARDABAS ÇOCUK  ile ilgili ayrıntılı bilgiyi bakın nasıl özetlemiş sevgili Saba Hanım,
 
Merhaba ben Saba  
 
Bardabas’ın fikir annesiyim.  Bardabas’ı  ‘çocuklarımız evde daha çok boyama yapsın, kağıtları kesip yapıştırsın, birkaç yönlendirme ile akıllarından geçenleri, yaratıcılıklarını ortaya çıkarsın’  düşüncesi ile kurdum.
 
Bardabas aktiviteleri, kolay ulaşılabilen malzemelerle, çocuklarımıza yaratıcılık keyfi yaşatırken, el becerilerini arttırmayı hedefler, gelişimlerini destekler. Bazen bir kavanoz kapağı, bazen karton bir bardak ve lastik, aktivite gerçekleştirmek için yeterlidir.  “Güzel” ürünler ortaya çıkartmak için özel ve zor ulaşılan malzemelere ihtiyaç olmadığına inanıyoruz.  Önemli olan fikirdir.  Çocuklarımıza vermek istediğimiz sadece hayal güçleriyle, ellerindeki malzeme ne olursa olsun, başarılı işler yapabilecekleri yönünde özgüvendir.  Bardabas aktivitelerini yapan yavrularımızın bize ulaşan fotoğraflarında bizi en çok mutlu eden ayrıntı, aktiviteyi kendilerince farklı  yorumlayıp, birşeyler katıyor olmaları.
 
 Dünyada hızla gelişen “yavaş oyuncak” kavramı, çocukları bilgisayar, tablet ortamından uzak büyütmeyi amaçlar iken,  Waldorf okulları  felsefesi gibi öğretiler  çocuklarımızın yaratıcılıklarını arttırıyor ve aslında yaşama daha derinden  bağlıyor. Bardabas da yavaş oyuncak olarak tabir ettiğimiz, pille çalışmayan, kendisinden hareketli ya da ışıklı olmayan, çocuğun kendinden birşeyler katıp oluşturacağı akımın bir parçası. Bizler küçük ellerin kağıtlar, kumaşlar, yapıştırıcılar ve boyalarla kendi oyuncaklarını, süslerini, arkadaşlarına hediyelerini yaratabileceklerine inanıyoruz.
 
 “Bardabas” masallar dünyasından gelen uçan atımızın ismi. Karakterimiz atölyesinde çocuklar için aktiviteler hazırlar ve onlara dağıtır. 
 
Tamamen hayalgücümden çıkan Bardabas ismini uçan atımıza gene ben koydum.
 Bardabas’ın rengarenk aktiviteler dünyasına hoşgeldiniz!
 
         Saba Karabey Bener"
 



 
 

8 SORUDA OYUN TERAPİSİ


13 Mart 2015 Cuma

1. Oyun neden önemlidir?
Oyun çocuğun bilişsel, duygusal ve sosyal gelişimine yardımcı olmaktadır. Çocuklar oyun ile dış dünyayı tanır, hayata dair denemeler yapar, hayal ile gerçeği ayırt edebilmeyi öğrenir. Kısacası hayatla mücadele etmeyi deneyimler. Bu anlamda oyun, çocukların duygu ve düşüncelerini kolaylıkla ifade edebildiği en uygun dildir. Oyun çocukların gelişimine katkıda bulunurken aynı zamanda mutlu eder. Tüm çocuklar sadece eğlence amaçlı oynamaya cesaretlendirilmelidir.
2. Oyun terapisi nedir?
Çocukların yetişkinler gibi kendilerini ifade etmeleri kolay değildir. Oyun terapisi ile çocuklar kelimeleri kullanmak yerine oyun ve oyuncaklar aracılığıyla, kendini ifade edebilmeyi, günlük yaşamında baş edemediği problemleri çözebilmeyi ve olumsuz davranışlarını değiştirebilmeyi öğrenir. Oyun terapisinin amacı çocuğun kendini duygusal olarak iyi hissetmesini sağlamaktır. Çocuğun normal gelişimini etkileyen duygusal, davranışsal ve psikolojik problemleri ortadan kaldırmak ve problemin büyümesini önlemektir. Oyun terapisinin türleri, non-direktif (yönlendirilmemiş), kognitif (bilişsel davranışçı) ve Filial Terapidir. (anne-baba’da dâhil olur) Seanslar yaklaşık 50 dakika sürmektedir. Ancak Filial Terapi 30 dk, 15–20 seans sürmektedir.

3. Oyun terapisti kimdir?
Eğitimli bir oyun terapisti çocuk ile empati kurar. Çocuğun kendini anlaşılmış ve kabul görmüş hissetmesine, kontrol hissi ve farkındalık kazanmasına uygun ortamı sağlar. Yönlendirilmiş çalışmalar hedefe yöneliktir. Oyun terapistinin sorumluluğu rehberlik yapmak ve yorumlamaktır. Terapist problemli davranışın yerine daha olumlu davranışların ve düşüncelerin geliştirilmesine yardımcı olur. Terapinin önemli unsurlarından biri ödüllendirmedir. Bu yolla çocuğa hangi davranışlarının uygun hangilerinin uygun olmadığı yönünde doğrudan mesaj verilir.
Yönlendirilmemiş çalışmalarda ise oyun terapistlerini tanımlayan 8 ilke şöyledir:
1. Terapist çocuğu olduğu gibi kabul eder.
2. Terapist çocukla sıcak bir ilişki kurar.
3. Terapist çocuğun duygularını ifade edebileceği uygun ortamı sağlar.
4. Terapist çocuğun dışarı vurduğu duygulara karşı açıktır ve çocuğa içgörü kazandıracak şekilde ona geri yansıtır.
5. Terapist çocuğa kendi problemlerini çözebilmesine fırsat verir ve yaptığı seçimlere saygı duyar. Değişime karşı yaptığı seçimlerin sorumluluğunu çocuğa verir.
6. Terapist terapi sürecini hızlandıramaz, bu süreç zamanla gelişir.
7. Terapist çocuğu yönlendirmez ve çocuğun çizdiği yolu takip eder.
8. Terapist terapiyi sürdürebilmek için gerekli sınırları çizer.
Oyun terapisini çocuk psikoterapistleri, psikiyatri hemşiresi, sosyal hizmet görevlileri, rehber ve psikolojik danışmanlar, psikologlar, sanat terapistleri kullanmaktadır

4. Ne kadar zamanda sonuç alınır?
Bu süre çocuktan çocuğa değişmektedir. Yaşadığı travmanın ciddiyetine ve olayları nasıl algıladığına göre farklılık gösterir. Problemli davranış ne kadar yeniyse bunun aşılması o kadar kolay olacaktır. Bireysel danışma da 4 haftada bir, gruplarda 8 haftada bir aile görüşmesi ile anne-baba bilgilendirilir.

5. Oyun terapisi hangi durumlarda, kimlere uygulanır?
Oyun terapisi 3–11 yaş arası çocuklara uygundur.
o Boşanmış ailelerin çocuklarına,
o Evlat edinilmiş veya terkedilmiş çocuklara,
o Aile içi şiddet gören çocuklara,
o Okulda zorbalık gören veya zorbalık yapan çocuklara,
o Kaygı, korku ve fobileri olan çocuklara,
o Uyku bozukluğu ve kâbusları olan çocuklara,
o Kardeş kıskançlığı yaşayan çocuklara,
o Ailede kayıp ve yas olan çocuklara,
o Duygusal, fiziksel ve cinsel tacize uğramış çocuklara,
o Konuşma bozukluğu olan çocuklara, (kekemelik, tekrarlayıcı dil, bebek konuşması)
o Hiperaktivite ve Dikkat eksikliği tanısı almış çocuklara,
o Arkadaş edinmede güçlük çeken çocuklara,
o Ders çalışma ve okuma problemi olan çocuklara
o İçe çekilmiş ve sürekli mutsuz olan çocuklara,
o Uygunsuz davranışlar sergileyen çocuklara,
oyun terapisi uygulanmaktadır.

6. Çocuk oyun terapisi ile neler kazanır?
Çocuklar oyun terapisi ile özgüvenlerini kazanmayı, işbirliği yapmayı, başkalarına saygı durmayı, sorumluluk almayı ve sorumluluklarını yerine getirmeyi, kendini korumayı, dikkatini toplamayı, problemlerine çözüm yolu bulmayı, öfkesini doğru yönlendirmeyi, kendini doğru ifade edebilmeyi, sosyal ilişkilerini güçlendirmeyi, korkularını yenmeyi, konuşma bozukluklarını düzeltmeyi öğrenirler.

7. Oyun odasında neler vardır?
Oyun materyali olarak oyuncak mobilyalı ev, oyuncak ev aletleri, oyuncak aile, okul, oyuncak hayvanlar, telefon, birtakım kostüm ve aksesuarlar, ayna, su, kum havuzu, araba, uçak gibi oyuncaklar ve parmak boyası, oyun hamuru, her çeşit boya kalemi, kartonlar, çizim kâğıdı, etiketler gibi sanatsal malzemeler bulunur. Bütün oyuncakların ve materyallerin kullanımı kolay, taşınabilir, güvenilir, dayanıklı ve çocuğun sürekli erişebileceği yüksekliktedir.

8. Çocuğa oyun terapisine gelirken nasıl bir açıklama yapılmalıdır?
Çocuğa doktora gittiğini söylemek yerine, “Oyun terapisi, sen resim veya benzeri sanatsal bir faaliyet yaparken, hikâye anlatırken ya da herhangi bir oyuncak ile oynarken duygularını anlamana ve onlar hakkında konuşmana yardımcı olacak, çünkü onları içinde tutarsan ve ne hissettiğini fark etmezsen mutsuz hissedebilirsin. Oyun terapisti sana hiçbir zaman yapmak istemediğin bir şeyi yaptırmayacak, söylemek ve yapmak istediklerine kendin karar vereceksin” gibi bir ifade kullanmak çocuğun kendini güvende hissetmesine yardımcı olur.


https://www.facebook.com/Erguvangelisimdanismanlik sayfasından alınmıştır.

ÇOCUĞUNUZ İÇİN TUVALET KAĞIDI / KAĞIT HAVLU Gibi Malzemelerden ILHAM VEREN DIY ETKİNLİKLER


12 Mart 2015 Perşembe

TUVALET KAĞIDI / KAĞIT HAVLU DEYİP GEÇMEYİN! BU ARALAR "KARABORSA"

Kızım okula başladıktan sonra algım daha fazla açıldı ve artık evdeki her materyal benim için 2 kat değerli. Özellikle Tuvalet kağıdı rulosundan yaptığı tavşanı gözleri pırıl pırıl, neşe ile şakıyarak "Annecin sana süprizim var bak senin için ne yaptım" diyerek bana uzatışı ve o iç titreten mutluluğunu, enerjisini yansıtmasının ardından artık evimizdeki en değerli materyallerdendir Tuvalet Kağıdı rulosu.

O tavşan var ya o tavşan, gerçek bir tavşan olsa ancak bu kadar değer görür bu kadar sevilirdi ev ahalisince. Herşeyden önce kızımın ilk eseri! O minnak elleri ile yapıp, içine sevgisini katıp en güzel cümlelerle sundu bana onu herşeyim.

Biz de evde artık biten her tuvalet kağıdı, kağıt havlu rulosunu etkinlik için kullanır olduk evimizde. Zor bulunur bir hal aldığı için anane babaanneden de destek ister olduk. Karaborsaya düştü meret.

Üşenmedim oturdum listeledim neler yapabiliriz diye. Elimde onlarca hatta yüzlerce örnek fotoğraf birikti bize fikir versin, ilham olsun istedim. Sorun bakalım o fotoğraftakileri etkinlikleri uyguluyor muyuz diye. Elbette hayır! Kendi özgün kedimizi, evimizi, kuşumuzu yaptık biz. Ancak öncesinde acaba ne yapsak bugün diye göz atmadan da geçmiyoruz.

Siz de evdeki malzemeden faaliyetler yapmak, miniğinizle keyifli bir yolculuğa çıkmak isterseniz diye ilham aldığımız örneklerden bazılarını paylaşmak istedim sizlerle.

 

 
 
 
 
 

BOYUYORUM BÜYÜYORUM


 
MİNİK PİCASSO'LAR İŞ BAŞINDA

Ben dahil pek çok annenin korkulu rüyasıdır yeni boyanmış pırıl pırıl duvarların evlerin özgür ruhlu minik sanatçıları tarafından  sanat eseri mecra alanına döndürülmesi. Aslında çok geliştirici ve eğlenceli bir faaliyet olmakla birlikte bir o kadar da anne için korkunç ve uzun temizlik gerektiren (hatta belki de badana-boya) bir durumdur. Bu aktiviteler çocuğun ince motor, zihinsel gelişimini ve dikkatini inanılmaz şekilde destekleyen faktörlerdir aynı zamanda. 0-6 yaşta bu beceriler engellenmemeli, aksine teşvik edilmelidir. Eğer duvar hijyen ve estetiğini önemsemiyorsanız ya da ben üşenmem temizlerim diyorsanız sorun yok elbette, ancak hem çocuğum keyifle duvarları boyasın hem de göz estetiğim bozulmasın diyorsanız size güzel bir haberim var.

Artık çocuklar için özel olarak üretilmiş duvara yapıştırılan ve minik Picasso'ların özgür ruhlarını yansıtıp özgün çalışmalara imza atabileceği boyanabilir çek-çıkar duvar kağıtları var.

Söz konusu kağıtları temin etmekte güçlük çekenler beyaz kağıtları yapıştırmak ve serbest çalışma alanı yaratmak suretiyle de özgün tasarımların mimarlarına destek olabilmekle birlikte, beğenilen desenlerin tespit edilerek büyükçe kağıtlara bastırılması suretiyle de benzer bir etki yaratılabilir.

Hatta o kadar keyifli ve heyecanlı ve kışkırtıcı ki belki de ebeveyn olarak bizler de benzer faaliyeti gerçekleştirerek hem çocuğumuza örnek olup hem de birlikte  keyifli vakit geçirebiliriz. Ne dersiniz?

3 YAŞ DÖNEMİ ÇOCUKLARIN DÖNEMSEL GELİŞİM ÖZELLİKLERİ



3 YAŞ DÖNEMİ ÇOCUKLARIN DÖNEMSEL GELİŞİM ÖZELLİKLERİ

Sevgili Gül Çelik'in kaleminden ve onayı ile;
 
3 yaşına giren çocuk oyunun hakim olduğu dünyasıyla çevresinde bir birey olduğunu göstermeye ve egemenlik kurmaya çalışarak varlığını ispatlamaya çalışır. Bu dönemde çocuklar, ayrı bir insan, cinsiyet ve kimlik olduğunu fark eder.  3 yaşında bir çocuğun kendini kelime haznesiyle çok daha iyi ifade edebiliyor olması iletişim becerilerinde ve insanlar-arası ilişkilerinde onu başka bir boyuta taşır. 3 yaş dönemi ben-merkezilikten sosyalliğe doğru giden bir yoldur. 3 yaş çocuğu, dünyayı yürüyerek, tadarak, merak ederek, hedeflerine ulaşarak, ifade ederek ilk keşiflerini yaptıktan sonra ; kişilik olarak fetheder ve bu gelişimini tamamladığını hissettiğinde de dış dünyaya yönelir. Bu evre 3 yaşın başında başlar ve 4 yaşa yaklaşırken ya da 4 yaşın başlarında sonlanır. Dünyaya dair bilgisi ve ayrı bir birey olduğuna inancı arttıkça dik durmaya, kuralları ve sınırları zorlamaya başlar. Dünyanın, sınırların sonunu keşfetmek ister. İnatlaşma döneminin belirgin evresi bu dönemde yaşanır.
 3 yaş çocuklarda bedensel gelişim ve motor becerileri olarak rahatlıkla merdiven inip çıkabilmesi, son 2 basamaktan atlayabilmesi, vücut denetimini kolaylıkla sağlayarak tırmanabilmesi, koşabilmesi, koşarken önüne çıkan engelleri aşabilmesi, büyük eşyaları iterek ya da çekerek sürükleyebilmesi, parmak ucunda durup yürüyebilmesi, tek ayağının üstünde model alarak kısa süre durabilmesi, top gibi nesneleri omuz hareketiyle başının üstünden atabilmesi beklenir. İpe tahta boncuklar dizebilir, 2 elini birlikte kullanarak oyuncakları ya da eşyaları üst üste dizebilir. Kalın kalemleri ilk iki parmağı arasında tutarak kullanabilir, destekli makas ile kesme yapabilir. Kaşık ve çatal kullanabilecek ince motor beceriye sahiptir. Ellerini yıkayabilir, kıyafetlerini çıkarabilir, düğmesini açabilir. Bireysel farklılıklar göz önüne alınmazsa tuvalet eğitimini tamamlamış bulunmalıdır.
 
Ses tonuna daha hakimdir, kelime artışı ile birlikte ses tonu ile vurgulamalar başlar. Adını, soyadını, yaşını ve cinsiyetini söyleyebilir. 3 yaş evresinde yaklaşık 300 kelimelik bir kelime haznesi mümkündür. Kelime telaffuzlarında hata olsa da kelime, zamir ve zaman kalıpları genel olarak doğru kullanılır. Oyunlarında kendi kendine konuşarak konuşma becerisini geliştirdiği gözlemlenir. Basit içerikli diyaloglar kurabilir, kısa süreli hafıza ile yakın zamanda yaşanmış hikayelere eşlik edebilir. Soru sormaları artar, kim, ne, nerede ile başlayan cümleler kurar. Öykü ve masal anlatımları daha fazla ilgisini çekmeye başlar. Birkaç çocuk şarkısını, tekerlemeyi, reklam müziğini ya da şiiri söyleyebilir. 10’a kadar ezbere (ritmik) sayabilir.
 
Oyun yolu ile dış dünyayı iç dünyasına taşır ve sembolik oyunlarını devam ettirir. –Mış gibi oyunlar oynamaktan keyif alır ve bu konuda becerisi yüksektir. Olmayan su, bebek, arkadaş, oyuncak için varmış gibi davranarak oyunlarını kurar ve devam ettirir. Günlük yaşadığı olayları oyunlarına yansıtır, taklit becerileri üst seviyededir. Yetişkine destek olacak işlerde görev ve sorumluluk almaktan hoşlanmaya başlar. Başka çocuklarla oyun kurabilir, paylaşma problemi yaşasa da oyun oynama tercihinde bir değişiklik yaşamaz. Kendinden küçüklere sevecen davranma davranışı başlamıştır. İsteklerini ertelemeyi yetişkin desteği ile öğrenmeye başlayabilir.
 
 
© Okuyan Anne - Yeni Nesil Annenin Kitaplığı
Maira Gall
Okuyan Anne - Yeni Nesil Annenin Kitaplığı - ©

Blog Tasarımı

Bu sitede yayınlanan yazılar ve resimlerin izinsiz kullanılması
5846 sayılı fikir ve sanat eserleri yasasına aykırıdır.