YENİ NESİL PATOLAJİK KAYGILI ANNELER BURAYA


2 Nisan 2015 Perşembe


YENİ NESİL PATOLAJİK KAYGILI ANNELER
Normal kaygının kişiyi tehlikelere karşı uyarma koruma ve harekete geçirme özellikleri vardır. Aşırı kaygılı durumlarda ise bir kaygı bozukluğundan söz etmek mümkündür… (dip not:1)

Sürekli kaygılı anneler! Bu uyarıya dikkat…

Kaygı, fiziksel belirtilerin de eşlik ettiği, normal dışı ve nedensiz bir aşırı korku hali diye tanımlanabilir. Kaygı bozukluğu olan kişi kendisini huzursuz hisseder ve kötü bir şey olacakmış endişesi taşır fakat bu durumunu açıklayacak somut bir tehdit veya tehlike gösteremez. Anne olarak sürekli çocuğunun hasta olacağını düşünüp önlem alma yoluna giden, yemek yemediği zamanlarda histeri krizine giren, aman bir şey olabilir endişesini çok yoğun hissederek evladının etrafından fır dönen ve çocuğa yaşam alanı bırakmayan fakat en doğrusunu yaptığına da kendini inandıran anneler bu kategoridedir.

Pekii, Bu Kaygı ne zaman patolojik bir durum olur?

Anksiyete/aşırı kaygı kişinin mesleki ve ailevi yaşantısını etkilemeye başlar, kişilerarası ilişkilerinde bozulmalara neden olur, gün içinde sık sık ortaya çıkar ve günün büyük bir kısmını kaplar, kişi bu duygulanımı kontrol edemez ve başa çıkamaz hale gelirse patolojik olmuş demektir.

Lütfen dönüp bir kendinize ve çevrenize bakın. Sayın bakalım kaç tane patolojik kaygılı ebeveyn (özellikle de anne) ile karşılaşacaksınız.

Ben saydım. Çoook çıktı, devam etmedim bıraktım. Düşünün bakalım sizin çocuğunuza yönelik yüksek endişeleriniz mesleki, sosyal ya da ailevi yaşamınızı etkilemiyor mu? Akşam eşiniz eve geldiğinde rahat ve neşeli olabiliyor, işinize gönül rahatlığı ile gidebiliyor musunuz?

( Bu semptomların yanında huzursuzluk, gerginlik, tedirginlik, sıkıntı, daralma, çabuk yorulma, konsantrasyon zorluğu, kolay irkilme ve tetikte olma da gözlemlenir. Anksiyete esnasında görülebilecek psikosomatik reaksiyonlar ise; baş ağrısı, baş dönmesi, kulak çınlaması, ağız kuruluğu, çarpıntı, nefes darlığı, muhtelif ağrılar ve gastrointestinal şikayetlerdir. )

Korkular ve kaygılar gündelik yaşamda sıklıkla gösterdiğimiz tepkilerdir. Örneğin evimizde sessiz bir ortamda otururken birden çocuğumuzun odasından gelen bir ağlama sesi duyduğumuzda irkilmemiz ve derhal oraya yönelmemiz ya da bir iş görüşmesine giderken tedirginlik duymamız olağan tepkilerdir elbette. Ancak durup durup uyuyan çocuğun odasını kontrol etme isteği duymamız, sürekli nefesini dinlememiz, evladımızın gelişimini kontrol altında tutmak için aşırı derecede titizlenmemiz ve diğer çocukların gelişimleri ile kıyaslamamız, yemediğinde ve uyumadığında mayına basmış gibi tepki vermemiz ve “o yemek yenecek” “o tabak bitecek” “aaa 2 saniye televizyon izledi eyvah” diye kendimizi parçalamamız sizce de biraz aşırı değil mi?

Ben misafirliğe gittiği evde televizyon açıksa kapattıran anne tanıyorum 2 yaşındaki oğlu televizyonla tanışmasın diye ve asla şeker tükettirmeyen, es kaza olur da  glikozlu bir şey tüketirse kendini yiyip bitiren. (Sevgili güzel anne seni yargılamak için yazmıyorum yanlış anlama sakın, okuduğunu biliyorum seni ve minik Güçlü’yü çoook seviyorum), Oğlu o hafta balık yemedi diye kendini üzen ve strese giren de bir komşum var (bu yazı sana ithafen Tuğbacım sen rahat olduğunda hepimiz rahat olacağız seni  seviyorve minik Rüzgar'a bayılıyorum). Çocuk oldukça sağlıklı ve de çok yakışıklı kendini üzme annesi J sen mutlu ve rahat olduğunda o daha da sağlıklı ve huzurlu bir erkek olacak.

Kaygının çocuk yetiştirmede elbette faydası da var. Özellikle de tedbirli olmak adına önemi kesinlikle yadsınamaz.

Minimum kaygı yaşayarak, sağlıklı nesiller yetiştirebilmek dileğiyle.

Dipnot 1: aktuelpsikoloji.com

Pınar SEVİM

03.04.2015

Hiç yorum yok

Yorum Gönder

© Okuyan Anne - Yeni Nesil Annenin Kitaplığı
Maira Gall
Okuyan Anne - Yeni Nesil Annenin Kitaplığı - ©

Blog Tasarımı

Bu sitede yayınlanan yazılar ve resimlerin izinsiz kullanılması
5846 sayılı fikir ve sanat eserleri yasasına aykırıdır.