KAYGILI ANNELER VE UYUMSUZ BEBEKLER/ Yemiyor, Uyumuyor, Durmuyor


2 Nisan 2015 Perşembe

PATOLOJİK KAYGILI ANNELER VE UYUMSUZ BEBEKLER

Nasıl da telaşlı endişeli kaygılı bir anneler güruhu peydah oldu günümüzde. Kime dönüp baksan en mükemmel anne olmak için yaraşıyor neredeyse. Herkes dört dörtlük, en sağlıklı, en aktif, en sosyal, en akıllı&zeki, en girişken çocuğun annesi olmak için parçalıyor kendini.

Sanırım biraz da sütten ağzım yandığından öğrenmeye başladım ben azıcık da olsa rahat olup çocuk gibi çocuk yetiştirmeyi. Benim de endişe sınırım öyle pek altlarda olmasa da pik durumda da değil şu günlerde.

Dönüp bakıyorum da tam iki buçuk yıl boyunca ne çok parçaladım ne çok yordum hem kendimi hem de kızımı. Heyecanla başlayan ancak Mekonyumlu olduğu anlaşılması üzerine sezeryana dönenbir doğumun ardından yükselen endişe ve stress düzeyi 40 gün boyunca emzirmek için prolaktin denen meret ile verilen mücadele sonrası iyice tavan yapmıştı bende. Akabinde aylarca uyku problemi yaşayan (hala sosyal hayattan kopup uykuya dalmamak için micadele veriyor) gazlı, burnu sürekli tıkalı ve hasta bir Sudelina profili eklendi hayatımıza. Biberon mamasını bırakmamız ile yepyeni nur topu gibi kocaman bir sorunumuz daha olmuş oldu "yemek yemeyi reddetme". Varın düşünün bendeki endişeyi stressi kaygıyı...

Her annenin, her bebeğin hikayesi bambaşka. Benim hiç yaşamadığım öyle ciddi sorunları olan anneler var ki, bir de benim yaşadığım sorunların adını bile bilmeyen diğer anneler. Kimisi evladının aşırı haraketli olmasından şikayetçi, kimisi kendisine aşırı bağlı/bağımlı olmasından. Bazıları benim gibi uyku/yemek sorunundan muzadarip, bazıları da aşırı sinirli/öfkeli olup sosyal ortamlarda sorun yaratmasından.

Her annenin mizacı nasıl farklı ise her çocuğun da karakteristik özellikleri olduğunu/olabileceğini unutuveriyoruz zaman zaman. Hepimiz sakin, uyumlu, sosyal, girişken, faal, yemeği uykusu sorunsuz, hasta olmayan/daha az hasta olan çocukların ebeveynleri olmayı hayal ediyor ve sanırım bunun için çocuklarımızı da biraz zorluyoruz.

Bir Montessori akımıdır almış başını gitmiş. Hepimiz kendimizi çocuğumuzun bu akımın gerekliliklerini yerine getirmesi konusunda şartlıyoruz. İyi hoş elbette çok güzel de tek akım tek yöntem bu mu? Çoklu Zeka Kuramı ...vb araştırmak yerine duyduğumuz her şeyi çocuğumuz üzerinde deniyor ve başarılı olması için de ısrarcı oluyoruz.

Kendimi de işin içine sokarak soruyorum sevgili anneler, hangimiz çocuğumuzu diğerleri ile kıyaslama hatasına düşmüyoruz?

Ahh bir sakin olabilsek! Ah bir dışarıdan bakabilsek kendimize belki de nasıl da komik bir palyaço gibi çocuğun etrafında dört dönüp kendi hayatımızı ıskaladığımızı göreceğiz belki de.

Sevgili Anne... Dur! Sakin Ol!!

Senin o eşsiz muhteşem biricik evladın ve annelik duyguların var ya, işte ondan dünya üzerinde yumurtlayabilen her kadında mevcut. Gelmiş geçmiş ve gelecek her doğurgan kadın senin hissettiklerini hissetti, hissediyor ve hissedecek. Yani bizim o etrafında "aman bir şey olmasın" diye kendimizi parçaladığımız ve aslında özgüveni için yapması gerekli olan şeyleri bile o yorulmasın diye yaptığımız evladımız var ya, işte bizim ondan başka da bir hayatımız var farkında mısınız?

Hiç kimse "Anne olduktan sonra" değiştiğini inkar edemez elbette ama pek çok kişi anne olduktan sonra çok ciddi anlamda sinir stres ve kaygıya büründüğünü fark etmiyor bile.

Sevgili anneler, inanın yemeyince ölmüyor çocuk. Nerden mi biliyorum? Denedim gördüm. 3 gün aç kalınca dördüncü gün yemeğe saldıracağını onlarca kişiden (pedagog, psikolog, psikoterapist) dinlemiş, onlarca kaynaktan okumuştum. Ama oluyordu işte! Israr etmeden, yedirmeden rahat edemiyordum. Ahh bu hafta protein bilmem nesinden bilmem ne kadar yemedi diye çok not düşmüşlüğüm var ajandalarıma. Ya o çocuk o yemeği ya yiyecek ya yiyecekti!! Ya da Yiyecek!!!
Ne mi oldu? Wallahi yemedi. Yediyse de burnumdan getirdi, kustu. Peki ya ne değişti. Hiçbir şey değişmedi Sudelina kanalında sadece ben değiştim. Yemeğini yemesini öneriyorum artık yiyip yememe onun kararı. Yemiyor mu? Aklima Afrika'da onca açlığın içinde ayakta kalan çocukları getiriyorum. Çocuğun sadece gıda maddeleri ile değil sevgi ve su ile de besleneceğini düşünüyorum. Bir kaç gün yemeyince ölünmeyeceğini bunun bir disiplin olduğunu ve ileride daha sağlıklı olması adına ısrar etmemem gerektiğini hatırlatıyorum kendime. Ve elbette yemek yemediğinde abur cubur yemesine de izin yok. Diğer yandan okula başlamış olması da Sudelina'nın ciddi anlamda gelişimini destekledi.  Belki orada diğer çocukları gözlemleme şansı olması belki de benden bağımsız olduğunda nazlanmaması ya da okulunu çok sevmesi, sebep her ne olursa olsun ana okulu bizim öncelikli sorunumuz yemek konusunda ilerleme kaydetmemizi sağladı. Belki de tek etken benim konuya artık daha disipliner bakıyor olmamdır kim bilir.

Demem o ki anneler, stres ve kaygı duymaktansa biraz daha disiplinli olmayı denememizde fayda var. Yemiyorsa uyumuyorsa durmuyorsa belki de tek ihtiyacı olan şey annesinin sakin olması ve disiplin uygulamasıdır.

Pınar SEVİM
03.04.2015
İzmir

Hiç yorum yok

Yorum Gönder

© Okuyan Anne - Yeni Nesil Annenin Kitaplığı
Maira Gall
Okuyan Anne - Yeni Nesil Annenin Kitaplığı - ©

Blog Tasarımı

Bu sitede yayınlanan yazılar ve resimlerin izinsiz kullanılması
5846 sayılı fikir ve sanat eserleri yasasına aykırıdır.