AYLİNANNE ile ÇOCUKLARDA DUYGUSAL-SOSYAL GELİŞİM VE OYUN SEMİNERİ NOTLARIM


6 Kasım 2014 Perşembe

AYLİNANNE ile ÇOCUKLARDA DUYGUSAL-SOSYAL GELİŞİM VE OYUN SEMİNERİ NOTLARIM

İnsan anne olunca illa ki bir noktada kendini yetersiz buluyor ve diğer annelerin de aynı şeyi yaşayıp yaşamadığını merak ediyor. Çocuğunun gelişiminden, sosyalleşmesine; psikolojisinden, fizyolojisine pek çok konuda pek çok şey bilse de kendisi ile aynı şeyleri aynı dönemde yaşayan diğer annelerle fikir alışverişinde bulunmak ve ortak noktada kesiştiklerini görmek istiyor. Hele ki benim gibi ilk kez anne olanlar kafasında pek çok ACABA ile dolaşıyor. Öncesi kocaman bir boşluk çünkü, sadece sonrası var. Deneyimin olmaması değil salt sorun her ne kadar çevresinde pek çok çocuğun büyümesine şahit olunmuş olsa hatta tüm ebeveynlik kitapları yalanıp yutulsa  da bizzat yaşanmış olmaması tetikliyor belki de bu duyguyu, ya da söz konusu çocuğun kendimizden bir parça oluşu. Bazen çaresizlik, bazen keşfetmenin heyecanını paylaşmak istiyoruz belki de diğer annelerle. Öğrenmek istiyoruz Acabalarımızın, kafamızda uçuşan çaresizliklerimizin, önümüzdeki bilinmez sürecin ne getireceğinin yanıtlarını. İşte tam da bu noktada son dönemde popülerliği katlanmış eğitim ve seminer programları çıkıyor karşımıza. İyi ki de çıkıyor. İyi ki de AYLİNANNE gibi GÜL ÇELİK gibi deneyimli ve donanımlı beyinler aydınlatıyor bizleri. İyi ki de JOU JOU OYUN VE AKTİVİTE MERKEZİ gibi MUZİPO gibi İZMİRANNELERİ gibi kurumlar düzenliyor bu etkinlikleri de biz kafasında tonlarca soru ile dolaşan anneler hem buluşup kaynaşma ve hem de aynı süreçleri yaşayanın salt kendimiz olmadığımızı gözlemleme şansına sahip oluyoruz. İyi ki bu seminerler var da teorisini kitaplarda okuduğumuz bilgilerin pratiklerini bilenler, uygulayanlar,yaşayanlar tarafından bilgilendiriliyoruz.

İşte 4Kasım2014 Salı akşamı Jou Jou Oyun&Aktivite Merkezinin ev sahipliğinde düzenlenen AYLİNANNE ile ÇOCUKLARDA DUYGUSAL-SOSYAL GELİŞİM VE OYUN semineri de o çok keyifli, bol kaynaşmalı ama en önemlisi de çok çok faydalı seminerlerden biriydi benim için. Öncesinde AylinAnnenin adını çok duymuş ve yazılarını okumuş olmama rağmen kendisi ile tanışma fırsatım olmamıştı. Gazete röportajları, köşe yazıları, instagram paylaşımları bile yeterliydi aslında bu seminere katılmaya karar vermek için, hem de Jou Jou'dan Bahar Hanım düzenliyorsa zaten niteliksiz olması mümkün değildi. Konuyu dahi okumadan geliyorum beni yazın listeye dedim ve hakikaten salona ilk giren kişi de bendim.

Aylinanne kimdir?
Aylinanneyi merak edenler zaten özgeçmişine elektronik ortamdan ulaşacaktır. Benim bakış açımdan Aylinanne cıvıl cıvıl, çok sevimli, sempatik ve donanımlı sıcacık bir anne. Yumuşacık konuşuyor, dinlerken yorulmuyorsunuz. Mümkün olduğunca herkese söz hakkı veriyor, grubu tanıyor ve hitap ettiği kitlenin özelliklerine göre semineri özelleştiriyor. Uzun yıllar özel eğitimde çalışmış, şimdilerde M.E.B.na bağlı bir okulda rehberlik öğretmenliği yapan, aynı zamanda blog, köşe yazısı, kitap projelerini yürüten dolu dolu bir eğitimci anne.

Dolu dolu ve interaktif geçen, Sponsor firmaların hediyeleri ve çekilişle süslenmiş AYLİNANNE ile ÇOCUKLARDA DUYGUSAL-SOSYAL GELİŞİM VE OYUN Seminerinde konuşulanlar ve ajandama değenler…

·         Öncelikle belirtmeliyim ki sınırlı katılımcının kabul edildiği seminer katılımcılarının hepsi çok hevesli ve eğitimli annelerdi. Doktor, fizyoterapist, öğretmen, tasarımcı, avukat gibi saygın meslek grubu mensubu ve hatta bir kısmı benim gibi çocuk doğurduktan sonra sadece anneliği seçmiş farklı meslek grubundan sorgulayan anneler vardı. İzmir’in dört bir yanından (Balçova, Bornova, Buca, Karşıyaka) Aylin anneyi dinlemek için toplanmıştık. Seminerden satırbaşları…
·          
·  

       Öncelikle ANNELİK ve KAYGI konusuna değindi Aylin Hanım. Hayatın hızla akıp geçtiği günümüzde teknoloji denen meret de alıp başını gitmişken yaşanan bu değişim ve hızın elbette ki annelik modellerine de yansıyacağını ve dolayısı ile bu hıza yetişememe ve teknolojiyi takip edememe korkusunun da hepimizde gerginlik yaratarak kaygı oluşturduğunu ve yetersizlik duygusunun anneleri esir aldığını vurguladı. Gerçekten hangimiz “Acaba çocuğum için yeterli bir anne miyim?” diye sorgulamıyor ki kendini. Aslında azıcık rahat olmayı başarabilsek biraz mükemmeliyetçi annelik rolünden sıyrılabilsek ve uzaktan bakabilsek kendimize her şey daha kolay olurdu belki de. Neticede amacımız yeni bir Einstein yetiştirmek değil ki, kendi adıma mutlu ve huzurlu bir çocuk olmasının yeterli olduğunu düşünüyorum. Ancak küreselleşen rekabet dünyasında IQ, EQ, SQ (Bilişsel Zeka, Duygusal Zeka, Sosyal Zeka)  kavramlarının öneminin de farkında olduğum için daha zeki, daha yaratıcı, daha donanımlı ve farklı olmasının getireceği avantajları da düşünmeden edemiyorum elbette. Çünkü artık kıran kırana bir rekabet var dış dünyada.

·         Diğer yandan annelik modellerini irdelerken kendi annelerimizi anımsattı bizlere Aylinanne. Hemen hemen pek çoğunun 1950’li yıllarda dünyaya gelen ve ikinci dünya savaşını yaşamış anneler tarafından yetiştirilen ebeveynlerimiz ile kendi kuşağımızı karşılaştırdık. “O yediğin önünde yemediğin ardında daha ne ararsın be çocuk” günlerimizi, fırlatılan terlikle mücadelemizi, sokakta oyun oynadığımız günlerimizi anımsadık. Yani kendi çocukluğumuzu yeniden yaşadık bir anlamda Aylinanne ile. Bir de dönüp kendi anneliğimize baktık. Bizler büyümüş topluma karışmış ve hayat mücadelemizi kazanmıştık. Eh öyle çok da problemli gibi de görünmüyorduk. Oysa bizim sosyal, psikolojik ihtiyaçlarımız havada asılı kalmıştı. Düşe kalka hayatı sokakta deneyimleyerek öğrenmiştik. Yani aslında çok da korkacak, telaşlanacak, kaygılanacak bir şey söz konusu değildi çocuğumuz adına ama biz anneler yetememe, yetişememe, çocuğumuzun psikolojisini bozma korkumuzu hep içimizde taşıyorduk.  Cünkü bizdeki çukurlar açık kalmıştı dolmamıştı ya bizler kendi evlatlarımızda bu çukurları doldurmak muhteşem ebeveynler olmak istiyorduk. Aynen böyle bu tümcelerin benzerleri ile anlattı sevgili Aylinanne. Durum düşününce ne kadar haklı olduğunu anlatmaya gerek yok. Azıcık oluruna bırakmakta ama ipleri de salmamakta fayda var sanırım.

·
         Psikolojik açıklara çukurlara değinmişken şimdiki doğan çocukların zaten pek çok travma ile doğduğunu anımsattı Aylin Hanım. Daha doğmadan anne karnında karşılaşıyor stres ile ve doğum kanalına bile girmeden sezeryanla açıyor gözlerini dünyaya bir kere diye. Anneler daha hamileyken kaygılı, teknoloji almış başını gitmiş ve aslında dünyaya gelirken ya da getirirken travma ile tanışıyor bebişler.

·         KAY-GI: Güven yoksa kaygı vardır. Anne-çocuk, Baba-çocuk, Karı-Koca, Müşteri-Satıcı her ilişkinin bir noktasında kaygı vardır. Suçlu yok KAYGI var. O nedenle güvenmeyi ve güven aşılamayı bilmek zorundayız.

·         Kaygıyı aşma konusunda TWITTER’dan #Terapidefteri’nin “HERŞEY OLABİLİRSİNİZ AMA ANNELİKTE SAKİN OLMALISINIZ” sözünü anımsattı Aylin Anne ve eğitimin önerilerin ilki #terapidefteri’ni takip etmek oldu.

·        
Çocukların gelişim alanları başlıca 4’e ayrılıyor. Motor gelişim, Duygusal Gelişim, Sosyal Gelişim, Zihinsel Gelişim. Zihinsel gelişimi PC, Tablet, IPad ile sağlıyoruz bir ölçüde, Sosyal Gelişime Oyun Grupları, Kreşler ile destek oluyoruz. Peki ya Motor gelişim? İşte tam da motor gelişim anlamında geri bir nesil bekliyor bizi. Masa başından, TV başından kalkmayan, kaslarını hareket ettirmeyen bir nesil var karşımızda. Bu bağlamda motor gelişimi destekleyici oyunlara teşvik edilmeli çocuk. (Not: İleride oyun önerilerinden bahsetti aylinanne ve ben de sırası ile anlatacağım ancak buraya çok uygun olduğunu düşündüğüm bir oyun öğretti bize. İpi bağlayın iki sandalyeye ve mandalları ipe geçirmesini isteyin çocuğunuzdan. Biz bu gün yapmaya çalıştık ve başlarda zorlanarak da olsa yapabildi Sudelina. Hem çok keyif aldık birlikte faaliyet yapmaktan bol bol kıkırdadık hem de ekonomik yeni bir oyun keşfetmiş olduk. Teşekkürler Aylinanne)

·   
      Çocuk çocuktan öğrenir… Yanındaki çocuk eş rol model oluşturacağı için onun hareketlerini hemen öğrenir ve modeller dedi mümkün olduğunca çocukların olduğu ortama girmemizi hatta özellikle farklı yaş grupları ile bir araya getirip mümkünse akraba ziyaretleri yapmamızı önerdi.

·         Sosyalleşmenin şartı AİDİYET DUYGUSU imiş. Öncelikle aidiyet duymasını sağlamak gerekiyormuş. Bu nedenle ilk sözcükler işaret zamirleri oluyormuş.

·         12-24 ay Paralel oyun evresi ve çocuklar yan yana farklı oyuncaklarla oynar.

·         Çocuk oyun oynarken, bir oyuncağa daldığında rahat bırakın dedi Aylinanne, “Hadi yavrum sosyalleşelim” dememek çocuğu bölmemek gerekiyormuş.

·         3 Yaş hayali arkadaş dönemiymiş ve bu çok normalmiş.

·         Çocukla oynarken onu yönetmemek yönlendirmek gerekiyormuş. Aylin Hanım bu noktada eline iki tane oyuncak bebek alarak uygulamalı olarak anlattı. “Bu bebek ne desin, bu ona ne desin” gibi çocuğun hayal dünyasını harekete geçirmemizi ve onun oyuna şekil vermesine izin vermemiz gerektiğini vurguladı.

·         “Çocuk kendi kendi kendine oyuna dalmışsa bölmeyin o bir şeyleri tamir ediyordur” kendi başına asla oynamak istemiyor anne baba ile birlikte oynamak istiyor oyuna davet ediyorsa; akşam yemeği öncesi ya da sonrası bir oyun saati belirleyerek çocuğun odasında birlikte oynayarak alıştıra alıştıra odasının güvenli bir alan olduğunu kabul ettirmemiz gerekiyormuş. Çocuk odasının ortak kullanıma dahil bir alan olup orada tıpkı salon, mutfak gibi vakit geçirilebilecek bir yer olduğunu anlamalıymış. Böylece kaygı ortadan kalkar ve çocuk oynamaya başlarmış.

·         Çocuğa alt mesaj olarak “annem babam için özel bu toplum için sıradan biriyim” bilgisinin verilmesi gerekiyor. Onunda bu toplum için herkes gibi çeşitli görevleri olduğu bilinci yerleştirilmeli. Yere göğe sığdırılamayan çocuklar ileride tatminsiz olup, narsistik eğilimleri olabiliyormuş. 

·         Annelerin en büyük kaygısı: “Bana bağımlı bir çocuk olmasın, sosyal çocuk olsun, zeki olsun, başarılı olsun, doğayı sevsin vb” kaygısına değinen Aylinanne bu kadar beklenti içine girmenin sağlıklı olmadığını sıradan insanlar olduğumuzu kabullenmemiz gerektiğini vurguladı. Diğer yandan “annem babam için özel bu toplum için sıradan biriyim” mesajını unutmamız gerektiğini belirtti.

·         “Tutarlı olun, bir gün prensim/prensesim deyin ardından git çabuk odana diye bağırmayın.”

·         “Çocuğa sıraya girmeyi, teşekkür etmeyi, kibar olmayı öğretin” toplum içinde sıradan bir birey olarak yapması gerekenleri öğrensin.

·         Çocuğumuza birisi vurduğunda tepki olarak “sen de ona vur” demeyeceğiz, öyle bir durumda “bana zarar veremezsin” demesini ve  hemen oradan uzaklaşmasını öğreteceğiz.

·     
    İlk 18 güvenli bağlanma dönemidir ve ne yaparsanız yapın yanınızdan ayrılmayacaktır. Anne karnında geçen sürenin iki katı olan sürede çocuk dünyaya adapte olmaya çalışır ve peşinizden ayrılmaz, ayrılmak istemez ve ağlar. NESNE TAKİBİ adını verilen bu durumda çocuk sizi göremeyince paniğe kapılır ve  ağlamaya başlar. İkinci 18 aylık süreç güvenli ayrılma dönemidir. Bu dönemde evden ya da yanından ayrılırken asla ama asla habersiz gidilmemeli çocuktan kaçılmamalıdır. Ağlasa bile gideceğinizi geri döneceğinizi anlatmanız gerekir. Çocuğa açıklama yapılmalıdır. Akabinde gelen süreçte çocuk kendinin ayrı bir birey olduğunu öğrenir ve işte o anda HOŞGELDİN 2 YAŞ SENDROMU.

·         İki yaş sendromu durumunda çocuk yönetilmeye çalışılmamalı sadece yönlendirilmelidir. Aylin Hanımın birebir örneğiyle: Çocuk bir nesneyi çekiyor ve düşürmek üzere ise, “onu bence çekme” “Çekersen düşebilir” “Düşerse bir yerin acıyabilir ve üzülüp ağlayabilirsin” gibi yönlendirmeler kullanılmalı.

·         2 yaş çocuğundan paylaşmasını beklemek anlamsızdır. Hadi paylaş deseniz de yapmayacaktır.

·         Seminerin bu noktasında Aylinanne Dr.Harvey KARP’tan MAHALLENİN EN MUTLU YUMURCAĞI  kitabını okumamızı önerdi.Ve tabi ki tarafımdan temin edildi.


·         2Yaş çocuğu öfkelendiğinde (hatta her yaş) “Sakinleşmeni bekliyorum, Sakinleş öyle konuşalım” demek ve 10 a kadar sesli olarak saymak sağlıklı bir öfke kontrolü sağlamak adına önemli. Bu anlarda ayakta durmak ve çocuk ile göz kontağı kurmamak da önemli..

·         KRİZ ANI: 2 Yaş çocuğunun çıldırması çok normaldir. Ne kadar tepkisiz kalırsanız davranış o kadar azalır. Bu da DAVRANIŞTA ÇÖZÜLMEDİR. Kollarınızı bağlayın, sakinleşmesini önerin, siz de sakin olun, göz teması kurmayın ve 10 a kadar (gerekirse 40 a kadar sayın)

·         Kriz sosyal alanlarda ya da ortamlarda gerçekleşse de çocuğu rencide etmeyin. Öncesinde uyararak davranış ortaya çıkmadan uyarın. Örneğin arkadaşlarının yanına giderken vurmak yok, canı acıyıp ağlayabilir üzülebilir şeklinde belirtin. PROAKTİF olun.

·         Çocuk hakkında her kiminle konuşuyor olursanız olun (babası bile olsa) çocuk yanınızdayken Olumsuzu anlatmayın. Çocuğunuzun her zaman Olumlu dedikodusunu yapın.

·         YAPMA- ETME- AMAN- DUR …vb yerine olumluyu konuşun.

·         Evde DAĞITAN TOPLAR kuralı koyun. (Bizim evde azıcık da olsa geçerli o dağıtıyor birlikte topluyoruz)

·       
  0-24 ay çocuklarına çok fazla oyuncak almak anlamsız çünkü dünyayı keşfedecek ve belki de kavanoz kapağı, pet şişe vb ile oynayacak. Çünkü anne baba da oyuncaklarla ilgilenmiyor, gerçek dünyaya ilgi duyuyor.

·         12-24 ay çocuğunda max oyun süresi 10 dakikadır. Aylinanne’nin önerdiği alternatif oyunlar:
*Sepete top atma
*Pet şişelerle bowling oynama
*Oyun Hamurları
*Kule yapılan oyuncaklar
*Parmak Boyası
*3 – 4 parçalı puzzlelar
*Kum
*Su
*Evin seramik zeminize 1 den 10 a kadar numaralanmış kağıtları yapıştırarak atlama
*Saklanbaç (nesne takibi için)
*Populer bir şarkı belirlenerek dans etmek, dans figürleri öğretmek
*Bol bol kitap okumak, sadece ona kitap okumakla kalmayıp onun yanında kendi kitabınızı okumak.

·        
Her akşam sana kitap okuyacağım diye kural belirleyin. İlk günler dinlemiyor gibi görünse de dinliyor olacaktır. Israrla devam edin. Rol model olun.

·         Bir dediği iki edilmemiş çocuk sendromu yaşamaması için her dediğini yapmayın, her istediğin, almayın.

·         Çocuğa görünmeden git! Haydi bakmıyor kaç! Diyenleri dinlemeyin. Yanından ayrılmadan önce açıklama yapın. Aksi taktirde ileride dikkat eksikliği sorunu yaşayabilir. Çünkü her faaliyetinde “annem nerede?” diye düşünüyor olacak ve odaklanamayacak.

·         Tuvalette ve banyoda iken mutlaka kapıyı kilitleyin. Ağlıyor diye kuralınızı delmeyin. Ağlamasın derken çocuğun yaşadığı sıkıntıyı anlatabilmesini engelliyoruz.

·         3 Yaş çocuğu (24-36 ay) birey olduğunun farkındadır. Paralel oyun oynar. Paylaşıma açık ve işbirlikçidir. Güvenli ayrılık dönemi gelmiştir. Sorumluluk ve sınırlar tatlı dille anlatılabilir, anlayacaktır. Evcilik ve meslek oyunlarına ilgi duyar. (Doktorculuk, aşçılık …vb). Oyunda yönlendirmeye başlar. Ego tatmini ve özgüven dönemidir. Israr eder ve korkuların başladığı dönemdir. Bu dönemde odasında uyuma zamanı gelmiştir. Uykuya geçerken artık yanında uzanmak yerine yanına oturularak ya da eli tutularak uyutulabilir.

·         Hiçbir zaman çocuğunuzun kendini ağlayarak ifade etmesine izin vermeyin. Sigortanız SAKİNLİK olmalı. Kendinizi duyarak konuşmaya dikkat edin, kriz anlarında özellikle sakin olun.

·         Unutmayın ki çocuklar yaşanan olayları değil yaşadıkları duyguları anımsar.

·         Ceza işe yarıyor olsa idi CEZAEVLERİ hala dolup taşıyor olmazdı. Unutulmamalı.

·         Her çocuğun mutlaka bir müzik aleti olmalı. Örneğin ksilofon, tumba ..vb

·         3 Yaş çocuğu için, 2 sandalye arasına gerilen ipe mandal geçirme, Abaküsle oynama, İri boncuklarla takı tasarlama, Vileda ile yerleri silme, Kirli çamaşırları çamaşır makinasına atmasını sağlama gibi faaliyetler motor becerileri geliştirecektir. +5 yaş çocuklar için DART tavsiye edilebilir.

·         Son Söz: DÜMEN SİZDE OLSUN…


İşte sözcüklere dökebildiğim, dimağımda kalan, ajandamda yazan seminer notları bunlardı. Açık yüreklilikle söyleyebilirim ki ben çok keyif aldım çok faydalandım. Teşekkürler Aylinanne.
Pınar SEVİM
                                                                                                              06.11.2014 / Karşıyaka






2 yorum

  1. TEŞEKKÜRLER PAYLAŞIMINIZ İÇİN..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok yakında bir AYLİNANNE Seminerine daha katılacak ve detayları anlatacağım. Sabırla okuduğunuz için ben teşekkür ederim.

      Sil

© Okuyan Anne - Yeni Nesil Annenin Kitaplığı
Maira Gall
Okuyan Anne - Yeni Nesil Annenin Kitaplığı - ©

Blog Tasarımı

Bu sitede yayınlanan yazılar ve resimlerin izinsiz kullanılması
5846 sayılı fikir ve sanat eserleri yasasına aykırıdır.