DİKKAT! ÇOCUĞUNUZ OSB'Lİ OLABİLİR


12 Mart 2019 Salı

DİKKAT! ÇOCUĞUNUZ OSB’Lİ OLABİLİR


Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB) olarak  tanımlanan ve halk arasında kısaca otizm olarak bilinen OSB, görülme sıklığı açısından günümüzde en yaygın görülen yetersizlik türlerinden biri olarak kabul edilmekte ve sıklıkla okul öncesi dönemde belirtileri görülmeye başlamaktadır. OSB, dünyada tıp, çocuk gelişimi, eğitim, psikoloji ve sosyal hizmetler dâhil olmak üzere pek çok farklı alanın üzerinde çalıştığı özel eğitim uzmanları tarafından dikkatle ele alınan bir konudur. OSB’nin görülme sıklığının son otuz yılda hızla arttığı görülmekte ve konu ile ilgili çalışmalar sürekli güncellenmekte ve alanda çalışan uzman sayısı da aynı oranda artmaktadır. 

Uzun zamandır çocuklarla çalışan biri olarak ben de daha fazla çocukta görülmeye başlandığını gözlemlemekteyim malesef. OSB tanısı erken çocukluk döneminden itibaren koyulmakta olduğu için okul öncesi kurumlarda belirtilere şahit olunarak çocuk psikiyatri kliniklerine yönlendirilen ve tanı alınarak özel eğitim desteği başlanan öğrenci oranının azımsanmayacak kadar arttığını söylemek yerinde olacaktır. OSB tüm ırk, etnik köken ve sosyo-ekonomik gruplarda görülebilmektedir. OSB’nin tanılanması ve sınıflanmasında ülkemizde sadece çocuk psikiyatrları tarafından yapılabileceği için şüphenilen çocuğun PDR Servisleri, Psikologlar yerine doğrudan çocuk alanında çalışan psikiyatrlara yönlendirilmesi gerekir.

“OSB’li çocuklar sosyal, iletişimsel ve davranış özellikleri itibariyle aynı yaştaki akranlarından belirgin biçimde farklılıklar gösteren bireylerdir. OSB’li bireylerde gelişimsel gerilik gözlenebileceği gibi sıra dışı gelişim özellikleri de gözlenebilmektedir . Örneğin; üç yaşında olan OSB’li bir çocuğun hiç konuşmaması dil gelişiminde gerilik gözlenebilirken ayrıca kendisinden bahsederken üçüncü bir şahıstan bahseder gibi konuşması sıra dışı dil özelliğidir.” Bununla birlikte Otizm Spektrum Bozukluğu tanısı almış bireylerin gelişim ve başarı performansları da birbirlerinden oldukça farklı olabilmektedir. Söz konusu bireylerin en fazla zorluk yaşadığı alan genellikle sosyal etkileşim ve kişilerarası iletişim olmaktadır. Bu çocuk ya da yetişkin bireyler diğer insanlar ile iletişim kanallarını etkin kullanmak ve etkileşimde zorlanırlar. Kendilerini ifade ederken ya da sosyal anlamda sıra dışı davranış sergileyebildikleri için onları tanımak zor değildir. Ne yazık ki OSB’nin doğasını yansıtan bu güçlükler, yaşam boyu devam edebilmektedir. Sosyal etkileşim ve iletişim güçlükleri, erken çocukluk döneminden itibaren tüm yaşam evrelerinde çevrelerinde bulunan kişilerle etkileşimlerini olumsuz etkilemektedir.

Karşılıklı sosyal iletişim ve etkileşimdeki yetersizlikler; tekrarlayıcı, sınırlı ve basmakalıp davranışlar, şeklinde tanımlanan genel olarak üç yaşından önce beliren ve yaşam boyu süren nörogelişimsel bir bozukluk olan OSB anne-babalar, öğretmenler, komşular, konuşma terapistleri, doktorlar, büyükanne ve büyükbabalar, kardeşler ve akranlar gibi bireyin çevresindeki herkesi etkileyen bir süreç. O nedenle çocukların okul öncesi çağdan itibaren gelişiminin takip edilerek aşağıda yer alan aksaklıkların gözlenmesi durumunda bir çocuk psikiyatrına başvurmaları büyük önem arz ediyor:

  • Çevresinde olup bitenlere karşı duyarsız, dış dünya ile bağını koparmış, kendi iç dünyasına odaklanmış olma durumu söz konusuysa,
  • Toplum içerisindeki davranışlarıyla dikkat çekiyor, sosyal ilişki kurmada güçlükler yaşıyorsa,
  • Alıcı ve ifade edici dil becerilerinde gecikme ya da gerilik varsa,
  • Göz teması kısıtlı ya da hiç yoksa,
  • Verilen komutlara tepki vermiyorsa, 
  • Çevresinde oluşturduğu o kalın duvarın dışına çıkmakta, çıkmak istemekte zorlanıyorsa…

Hiç yorum yok

Yorum Gönder

© Okuyan Anne - Yeni Nesil Annenin Kitaplığı
Maira Gall
Okuyan Anne - Yeni Nesil Annenin Kitaplığı - ©

Blog Tasarımı

Bu sitede yayınlanan yazılar ve resimlerin izinsiz kullanılması
5846 sayılı fikir ve sanat eserleri yasasına aykırıdır.