EYVAH! YA PSİKOLOJİM SAĞLAMSA


27 Şubat 2018 Salı

Bazı bilgiler ve meslekler öyle değerlidir ki hem zihninizi hem ruhunuzu onarırlar. Geçmişten gelen travmalarınız, öğrenilmiş çaresizliğiniz, herşeyi kaydeden bilinçaltınıza kodladığınız imgeleriniz ile yani davranış ve duygularınızı yönlendiren sizi siz yapan ince detaylarınızla tek tek, ilmek ilmek uğraşırlar.


Gözle görülmeyen ama derinlerde hissedilen bir süreçtir psikoloğun danışanı tedavisi. Hem bilim hem de ilim gerektirir zannımca psikoloji alanı. İnce bir çizgisi vardır ve usta psikolog o çizginin sınırını ayarlayandır.


Anne rahmine düşme ile başlar ve yavaş yavaş şekillenir, renklenir ve biraz da kirlenir insan psikolojisi. Embriyo iken bile farkındadır insanoğlu birşeylerin yolunda olup olmadığının. Tüm bu farkındalıklarını kendince şekillendirerek bilinç altına kaydeder ve bu bilinç altı kayıtları da ilişkilerinin kişiliğinin hayatının rotasını belirler insanın.

Günümüzde psikolojisi tamamen sağlıklı insanlar neredeyse hiç kalmadı ve sağlıklı olanları da "Eyvah, psikolojisi Normal! Derhal Bozmalıyım" şeklinde karşılar olduk toplum olarak. 

Şimdi sizleri bir uzman psikologla tanıştıracağım. Kendisi Psikoterapist, Evlilik ve Çift Terapisti ve Cinsel Terapist. Kendisi ile evlilik ve ilişkilere dair söyleştik.


1. Sevgili Ayşe Suna Hanım öncelikle kendinizden bahseder misiniz?

Merhabalar, öncelikle günümüzde hala psikoloji bilmi bu kadar ilgi görmez, psikoterapi bu kadar bilinmezken, bana bu söyleşi ile daha çok kişiye ulaşma, daha çok kişiye ruh sağlığının önemini anlatma fırsatı sunduğunuz için size teşekkür ederim... kendimi tanıtmam gerekirse, Ben Ayşe Suna DÜLGER, 1989 doğumluyum, evli ve 2 çocuk annesiyim... 2011 yılında Haliç Üniversitesi Psikoloji bölümünden mezun oldum, 2012 yılında aynı üniversitenin uygulamalı psikoloji alanında yüksek lisans yaptım. Bilişsel Davranışçı Terapi, Şema Terapi, EMDR Terapi, Evlilik ve Çift Terapisi ve Cinsel Terapi alanlarında eğitimler alarak uzmanlaştım, yaklaşık 7 yıldır alanda aktif olarak çalışmaktayım. 


2. Psikoloji okumaya nasıl karar verdiniz? Peki ya sonrasında sizi erişkin terapisi alanına yönlendiren neydi?

 Doğru söylemek gerekirse ben öyle yıllar yılı psikoloji okumak ideali ile hazırlanmadım üniversiteye, ama sağolsun o dönemki rehber öğretmenim, “senin psikoloji alanında çok mutlu olacağına inanıyorum” diyerek tercihlerimi psikoloji bölümüne yapmam konusunda yönlendirdi beni, gerçekten de rehber öğretmenim haklı çıktı ve ben okudukça daha çok sevdim mesleğimi... 
Yetişkinlerle çalışmaya karar verme sürecim ise, aslında çocuk ve ergenlerle çalışmam sonucunda oldu... 2012 yılında Aile ve Sosyal Politikalar Ağaçlı Çocuk ve Gençlik Merkezi’nde madde bağımlısı, sokak yaşantısı olan ve suça sürüklenen çocuklar ile bu çocukların aileleri ile çalıştım... Bu deneyim sırasında, aslında çocuklarda olan, davranış bozukluğu, dürtüsel bozukluklar (çalma, yalan söyleme vb.) madde bağımlılığı ve hatta alt ıslatma (enürezis)  gibi sorunların büyük çoğunluğunun ailevi sorunlar üzerine temellendiğini gördüm, tabi bu sorunların çözümü için çocukla çalışırken aileye danışmanlık yapmadan çalışmanın işe yaramadığını da... Yani çocukta davranış değişikliği şaplamak için, hem çocukla hem de aileyle çalışmak gerekiyor ve ben bunu birebir gözlemleme şansı yakaladım... Bu deneyim bana, insanın anne karnına düştüğü an bir tomurcuk olduğunu, doğumuyla filizlendiğini ve  filizlendiği ortama göre büyüyüp şekil değiştirdiğini düşündürdü... Kimi çok güzel aile ortamlarında, çok bilinçli anne-babaların elinde yetişerek bir gül, bir Nergis, bir Manolya oluyor, kimi ise maalesef talihsiz ortamlarda istismar edilerek yetişiyor ve dikenli çalılara dönüşüyor... Tüm bunları değerlendirdiğimde, ben işin temeline müdahale etmek istediğime karar verdim... Bir insanın ruh halinin iyileşmesine vesile olursam, o insanın temas ettiği herkesin iyi olmasında payım olacak çünkü... Bu sebeple yetişkinlerle ve daha da önemlisi ailelerle çalışıyorum, çalışırken çok ta keyif alıyorum...


3. Türkiye aile kurumuna değer veren bir kültüre sahip olmasına rağmen son yıllarda evlilik kavramı şekil değiştirmeye başladı bizlerde de… Günümüz evlilikleri için ne söylemek istersiniz?

Evet çok haklı bir tespitte bulundunuz, evlilik kavramı için bir evrilme söz konusu, ancak bunun insan hayatına etkisi olumlu mu olumsuz mu tartışılabilir... İnsan tek düze bir çizgide yaşamaz hayatı, hayat bir değişim serüvenidir, şanslıysak gelişim sürecidir de... Şöyle örnek vereyim, hiç büyümeyen bir çocuk gördünüz mü? Göremezsiniz, çünkü doğamızda gelişim vardır... İlişkiler de böyledir... İnsanın, doğup büyümesi gibi ilişki de doğar ve büyür, bu büyümede her aşamanın özellikleri farklıdır... İlişkinin ilk başları heyecanlar yenidir, birbirini tanıma ve keşfetme girişimi vardır ve kaybetme korkusu fazladır, tıpkı yeni doğmuş bir bebek gibi değil mi? Bebek de yeni doğduğunda anne-babada heyecan fazladır, anne-baba bebeği tanımaya çalışır, bebek de anne-babayı, kaybetme korkusunu da unutmamak lazım, anne-babalar panik halindedir, ya bir şey olursa! Zaman geçtikte, çiftler birbirine alışır, iş ciddiye biner, nişanlılık evresi geçer, evlilik gerçekleşir, artık ilişki boyut değiştirir, insan yavrusunun bebeklikten çıkıp büyümesi gibi... Evlilikte farklı roller, farklı sorumluluklar işin içine girdiği için, bu evrede flört evresinde yaşanan hislerin, davranışların yaşanması mümkün değildir... Ancak günümüzde maalesef gerçekçi olmayan bir beklenti var insanlarda, insanlar dizilerden, filmelerden gördükleri yapay, gerçek olmayan ilişkileri yaşamak istiyorlar, bu imkansız beklenti, ellerindeki ile yetinmeyi, küçük şeylerle mutlu olmalarını engelliyor maalesef ki... Sonuçta, tatminsiz, mutsuz ve hayal kırıklıkları ile dolu bireyler, ilişkiler ve evlilikler karşımıza çıkıyor işte...


4. Sizce bizler de artık “çift terapisi”nin önemini kavrayabildik mi? Evlilik ve Çift Terapisi nedir? 

Evlilik ve çift terapisi, çiftlerin yaşamış olduğu sorunların nedenlerini araştıran, ilişkinin değişimi ve gelişimi için çalışan psikoterapi alt dalıdır... Bizler de artık çift terapisinin önemini kavradık mı? Bu soruya daha umutlu cevap vermek isterdim aslında... Eskiye nazaran çift terapisine başvuru oranının yükseldiğini söylesem de tam anlamıyla önemin kavrandığını ifade etmem mümkün değil ne yazık ki... Herşeyden önce insanlar, psikoloğa gitmeyi, psikoterapi almayı lüks sayıyor, oysa ki bu bir sağlık ihtiyacı... Kanser birinin tedavi olmadan yaşaması ne kadar mümkünse, ruh sağlığı iyi olmayan birinin kaliteli yaşaması da o kadar mümkün... Hele ki çift terapisi! Çok acı ki, bir çok erkek bu durumu “erkeklik gururu” için bir tehdit olarak görüyor... Oysa ki bunun erkeklikle, kadınlıkla ya da kar-koca olarak görevlerinizi yerine getirme durumunuzla çok bir ilgisi yok... Bu tamamen ilişki dinamikleriniz ve bu konuya ilişkin farkındalığınızla ilgili... 

5. Kimler “evlilik ve çift” terapisine başvurmalıdır? Hangi durumlar için uygun bir terapi türüdür?

Çift olan ve ilişkisinde problem yaşayan herkes çift terapisine başvurabilir... Özellikle aşamadıkları problemler yaşayanlar, tekrar tekrar benzer konular üzerine tartışanlar Evlilik ve Çift Terapisi alabilirler. Çünkü benzer konular üzerine benzer problemleri yaşamak o konu ve problem üzerine sabit bir bakış açısı, tavır ve tutum gösterdiklerini gösterir... Bir Matematik problemi düşünün, bu problemin bir çok farklı çözüm yolu vardır ama bu yolların kimi daha uzundur, daha çok zaman alır, kimi daha kısadır, daha pratiktir şip-şak çözüverirsiniz soruyu... Siz bütün yolları biliyorsunuzdur, ama uzun olan çözüm yolunu daha çok seviyorsunuzdur, daha garanti görüyorsunuzdur o yöntemi, başka sınavlarda işe de yaramıştır bu çözüm yolu, kullanmış ve başarılı da olmuşsunuzdur, ama gün gelir süre sınırı olan bir sınava girersiniz, alışkanlıklarınız geçmiş deneyimleriniz sizi uzun çözüm yolunu kullanmaya iter, ama siz soruyu çözmeden süre biter ve o sınavdan başarısız olursunuz, sonra tekrar aynı sınava girersiniz ama yine süreyi yetiremezsiniz, sonra “bu iş böyle olmaz” deyip bir kursa/dershaneye gidersiniz ve aynı sorunun kısa çözüm yolunu öğrenirsiniz, öğrenmekle kalmayıp, pek çok kez çözer, pratik yaparsınız, sonra girdiğiniz deneme sınavlarında bu yöntemi kullanıp başarı da kazanırsınız ve deneyim elde etmiş olursunuz, sonra asıl sınava girdiğinizde yeni alışkanlık ve tecrübelerle kısa yönteminizi uygular ve başarı kazanırsınız... Evlilik ve çift terapisi de böyledir, size sizin uyguladığınız çözüm yollarının işlevsel olmadığı konusunda ve sorunlarınızın çözümü için alternatif çözüm yolları konusunda farkındalık kazandırarak, terapi sürecinde bu çözüm yolunu tekrar tekrar deneyimlemenize olanak sağlar.


6. Siz psikoterapistlerin terapi odalarının mahrem olduğunu biliyorum. Ancak isim vermeden de olsa karşılaştığınız ilginç vakalardan örnekler verebilir misiniz? 

Aslında her insan biricik ve özel olmasına bağlı olarak ilginç... İnsan psikolojisi çok ilginç bir kere... En basit seanslardan sonra, hatta en basit problemleri çalışırken bile sonunda muhakkak bir “vay canına” diyor oluyorum Pınar Hanım... Ama en ilginç vakam, erken boşalma sıkıntısı ile gelen bir danışanım, diyebilirim... Kısaca anlatmam gerekirse, çok baskıcı bir aile ortamında yetişmiş, bırakın cinsellikle ilgili konuşmayı, günlük rutinle ilgili bile konuşulmayan bir aile ortamı... Din baskısı çok ciddi görünüyor, çocukluğunda sıklıkla “Allah seni çarpar, Allah seni yakar” diye korkutulmuş bir danışan... Evliliği içinde de erken boşalma sorunu yaşıyor... Kendisi ile ilgili bir çok olumsuz düşüncesi var ama en belirgin olanı, yetersizlikle ilgili... Sonra sonra seanslar içinde çok yanlış ve çarpıtılmış bir “kader inancı” çıktı ortaya... Ne yaparsa yapsın, cehenneme gideceğine inandığı için çok ciddi bir kaygı yaşıyor ve bu kaygı danışanımın erken boşalmasına neden oluyor... Bu çarpık kader inancını seanslar içinde ele alıp, yeniden bir bilişsel yapılandırma sürecine girdikten sonra erken boşalma sorunu da ortadan kalktı... 

7. En sık karşılaştığınız vakalar hangileri?

En sık karşılaştığım Sorunlar bireysel psikoterapide, kaygı bozuklukları ki bunların içinde, Obsesif-kompulsif bozukluk, travma sonrası stres bozukluğu, fobiler, panik atak da var, depresyon, tükenmişlik sendromu, evlilik ve çift terapisinde; iletişim sorunları, çocuk odaklı problemler ve cinsel sorunlar, cinsel terapide ise, erken boşalma, vajinismus, sertleşme sorunu ve cinsel isteksizlik şeklinde sıralanabilir...

8. Gerçekten erken çocukluk döneminde yaşananlar ve ebeveyn ilişileri kişinin psikolojisi üzerinde etkili mi? Öyle ise sağlıklı psikolojiye sahip çocuklar yetiştirmek için ebeveynler nelere dikkat etmeli?

Kesinlikle etkili! Pınar Hanım, insan boş bir sayfa gibi geliyor dünyaya, sahip olduğu anne-baba üzerine ne yazarsa, yetişkinliğinde o okunuyor davranışlarında...  Oyun hamuru gibi insan yavrusu, içinde bulunduğu aile ortamı eviriyor, çeviriyor, şekil veriyor ona... Biz ilişki kurmayı, iletişimi hep içinde bulunduğumuz aile ortamından öğreniyoruz... Yani şu an, yetişkin yaşantımızda kurduğumuz ilişkilerin temeli, çocukken anne-babamızla kurduğumuz ilişki aslında... Sağlıklı psikolojiye sahip çocuk yetiştirmek için önce biz sağlıklı bit psikolojiye sahip olacağız! Kendimizi dinliyeceğiz, davranışlarımızı inceleyeceğiz, güçlü ve zayıf yanlarımızı keşfedeceğiz, zayıf yanlarımızı güçlendirmek için yeni stratejiler geliştireceğiz, geliştiremiyorsak profesyonel destek alacağız! Kendimizle işimiz bitikten sonra gerisi çok kolay, bir çocuğun sağlıklı psikolojiye sahip olması demek, çocuğun bağımsız, kendine güvenen, sorumluluk almaktan korkmayan, insanlarla iletişim kurabilen, oyun oynayabilen, oyun kurabilen bir birey olması demek... Bunun için herşeyden önce çocuğa güvenmek gerek... Siz ona güveneceksiniz ki o da kendine güvensin, sonra saygı şart! Onun isteklerine, ihtiyaçlarına  saygı duyacaksınız ki benlik değeri gelişsin, sonra onun yaş dönemine uygun sorumluluklarını yerine getirmesine izin vermek lazım... Mesela 3 yaşında bir çocuk, kıyafetlerini kendi giyebilir, fırsat verin ona... Bırakın denesin, başarsın, başarmanın mutluluğunu, gururunu yaşasın...  Tercih yapmasına izin verin, fikrini sorun, o bir çocuk tamam kabul, bunu hiç unutmayın, ama onunla ilgili bir karar alırken bir yetişkin gibi davranın ona, size yapılmasından hoşlanmadığınız ne varsa, onu yapmayın çocuğunuza, mesela onun yerine adını söylemeyin, onun adına konuşmayın, “o yemez, o sevmez” demeyin mesela; bırakın ne istediğini, ne istemediğini o söylesin! 

9. Son günlerde sıklıkla deyinilen “Cinsel Terapi” nedir?

Cinsel terapi, kadınlarda ve erkeklerde görülen cinsel işlev bozukluklarının çözümü için, eklektik bir yaklaşım kullanarak yapılandırılmış seanslardan oluşan bir psikoterapi sürecidir... vajinismus, cinsel isteksizlik, ağrılı cinsel ilişki, cinsel tiksinti, erken boşalma, erektil disfonksiyon( sertleşme sorunu) gibi problemlerle çalışan psikoterapi alt dalı da diyebiliriz.

10. Cinsel Terapi adı bile insanlarda huzursuzluk yaratan bir kavram. Danışanlar bu anlamda rahatlıkla size ulaşabiliyor mu? Özellikle mahremiyet kavramıyla yetiştirilmiş nesiller için zor olmuyor mu?

Evet maalesef ki çok haklısınız... Aslında zaten bu bahsettiğiniz huzursuzluk olmasa, cinsel işlev bozuklukları da olmayacak... Cinsel işlev bozukluklarının en büyük ve en önemli nedeni, cinselliğin ayıp, günah, yasak kabul edilerek konuşulmadığı, hatta konuşulduğunda cezalandırıldığı baskıcı ortamlarda yetişmiş olmak... Oysa ki insan iki dürtüyle dünyaya gelir, bunlardan biri saldırganlık, diğeri ise cinsellik... Bu iki dürtü, doğumumuzdan itibaren bizimle birliktedir ve psikolojik iyilik için, dürtülerin doyurulması gerekir, doyurulmayan ya da başka bir deyişle boşaltılmayan dürtüler gerginliğe neden olur ve bu gerginlik psikolojik rahatsızlıklar olarak kişiye geri döner... 
sizin sorunuza ger dönecek olursak, maalesef ki danışanlar bu konuya dair rahatlıkla ulaşmıyorlar bana, bana ulaşıyorlar fakat müthiş bir utanç, mahcubiyet ve gerginlikle ulaşıyorlar... Tüm bu olumsuz duygulara rağmen ulaşıyorlar, çünkü dediğim gibi cinsellik doğuştan sahip olduğumuz bir dürtü ve doyurulması gerek... Sonra sonra, seanslar içinde bu olumsuz duygular yok oluyor, cinsellik konuşulabilir bir hale geliyor, dolayısıyla problem de ortadan kalkıyor...


11. Ülke olarak psikolojik defektlerimizin olduğu günler yaşıyoruz. Daha sağlıklı psikolojiye sahip olmak için okuyucularımıza neler önerirsiniz?

Çok acı, üzücü olaylar yaşadık ne yazık ki... Aslında bu üzücü olayların temelinde de yine sağlıksız yetiştirilme koşulları yatıyor... Daha sağlıklı psikolojiye sahip olmak için, çok okumak, çok gelişmek ilk koşul... Sonrasında ise çeşitli nefes egzersizleri, çeşitli rahatlama egzersizleri ile duygusal gerginliklerden kurtulunabilir... Bu egzersizler, çeşitli psiko eğitim atölyelerinde öğretilir oldu günümüzde... Dolayısıyla artık daha erişilebilir, eskiden bu egzersizleri öğrenebilmek için bir psikoterapi sürecinden geçmeniz gerekiyordu, sürecin içinde ağır ağır öğretiliyordu, ancak dediğim gibi şu anda psikoeğitim atölyelerinde öğretilebiliyor... Bunları öğrenmek ve uygulamak şiddetle tavsiye ettiğim bir olay!


12. Bizler için önereceğiniz kitap ve filmler var mı? Psikolojiye dair neler okumalıyız? 
Çocuk gelişimiyle alakalı, önerebileceğim kitaplar; 
  1. Bütün Beyinli Çocuk
  2. Bağırmayan Anne Baba Olmak
  3. Çocuğunuza Fransız Kalın
  4. Çocuğuna Sınır Koyma
  5. Beni Ödülle Cezalandırma
  6. Masal Terapi
  7. Etkili Ana-babalık
Kendine yardım kitabı olarak;
  1. Hayatı Yeniden Keşfet
  2. İyi Hissetmek
  3. Evinizdeki Terapist
 Aslında her filmi psikolojik açıdan inceleyebiliriz, ama beni en çok etkileyen filmler;
  1. Amilie 
  2. Trendeki kız
  3. Bir rüya için ağıt

13. Size ulaşmak isteyen danışanlar için iletişim kanallarınızı yazar mısınız? Sosyal Medya …vb

Tabi ki, internet sitem www.aysesunadulger.com.tr
                 Uzm.psk.aysesunadulger@gmail.com

İnstagram; uzm.psk.aysesunadulger
Facebook; uzman psikolog Ayşe Suna DÜLGER


14. Eklemek istedikleriniz?

Vakit ayırıp okuyan herkese çok teşekkür ederim 

Hiç yorum yok

Yorum Gönder

© Okuyan Anne - Yeni Nesil Annenin Kitaplığı
Maira Gall
Okuyan Anne - Yeni Nesil Annenin Kitaplığı - ©

Blog Tasarımı

Bu sitede yayınlanan yazılar ve resimlerin izinsiz kullanılması
5846 sayılı fikir ve sanat eserleri yasasına aykırıdır.